Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte Avrupa çapında sağ görüşlerin ağırlık kazanması sorunun özünde yer alıyor. Yaygın işsizlik, durgunlukla elele verince kendilerinden olmayanı istemeyenlerin sayısı dünya ölçeğinde artıyor. Tıpkı bizim batı sahillerinde geçen hafta yaşananlar gibi.Tepkileri alt alta koyarsak sosyal resmin tüm renkleri bütün açıklığıyla ortaya çıkmış durumda.Bu renk cümbüşünün gitgide haki yeşile ve gamalı haç siyahına dönüştüğü açık. Dünya çapında geçim kaygıları kitleleri muhafazakarlığa itiyor.Ortaya karışık bu siyasi manzaranın hemen düzeleceğini beklemek yanlış olur.Ekonomi çarklarının yeniden büyüme yönünde ivme kazanması zaman alacak. İsviçre ülkesinin referandumla halka sorduğu konuları bizler tek taraflı dayatmalarla yaşıyoruz.Demokratik açılım süreci halkın rızasından uzak devşirildiği için toplumsal hareketlilik şiddet yönünde kendini gösteriyor.Gelir adaletsizliğinin etnik milliyetçilik hareketleriyle kendini gösterdiği modern zamanlar şiddeti tek meşru eylem biçimi haline getirdi.
Ekonomik demokrasinin kutuplaşmayı engellediği ortada.Bana kalırsa İsviçre, kişi başına geliri 30.000 $’ı geçen bir ekonomi olmasa Türkiye gibi iç çatışmaların mebzul toprağı haline gelirdi.Yaygın işsizlikle beraber başımıza örülen sözde demokratik açılım kampanyası iç çatışma ihtimalini güçlendiriyor.Halkın evine ekmek götürme kaygısını yüzyıllardır alttan alta süren bir karşıtlıkla örtmek isterseniz başınız büyük derde girmiş demektir,sizi ABD bile kurtaramaz.Hemen her yerde savaş zamanlarını andıran insan tepkilerini görüyoruz.Yapmayın, başınızı büyük derde sokuyorsunuz.Bu işin altından kimse kalkamaz.