Dün 21 Mart idi, Nevruz’u kutladık.Bahar Bayramı doğanın canlandığının haberini getirdi bizlere.Nevruz kutlamaları Ortadoğu ve Orta Asya’da kadim bir gelenek.Baharın müjdecisi… PKK’nın resmi kutlaması sayıldığı için bana pek hitap etmiyor. Nevruz ile ilgili o kadar iç acıtan hatıralarım var ki şimdi yapılan eğlenceli kutlamalar geçmişin kanlı gölgesinde silinip gidiyor.
Yine de silahların susması çok iyi bir gelişme.O topraklardan asker cenazeleri gelmiyor. Ancak barışa şans verirken Suriye ve Irak’ta devam eden savaşları göz ardı etmememiz gerek.Şu saate kadar yaşanan çatışmasızlık hali terör örgütünün cephe kazanma çabalarından başka bir şey değil.PKK, siyasal yollarla kazancını maksimize edinceye kadar silahını bırakmaya razı görünmüyor.Varlık sebebi şiddet olan feodal komplocu bir örgüt barış bahanesini kullanarak Kürtlerin kaderini şiddet yoluyla belirlemeye devam edecek gibi duruyor.
Yaşanan savaşta 50,000’e yakın insanımız öldü.Ölenlerin çoğunluğunu Kürt asıllılar oluşturuyor.Sorarım sizlere dünya üzerinde kendi halkını katlederek bağımsızlık kazanmayı hedefleyen kaç tane şiddet organizasyonu mevcut?Ben Kürt Sorunu olduğuna inanıyorum.Ancak sorun bakış açımızda yatıyor.Kürt Sorunu,topraksız köylü ve ekmeksiz halktan türeyen Doğu Sorunu’nun işaret fişeği sanki…
Kürtlere devlet katında sürekli problem üreten insan topluluğu muamelesini layık gördük geçmiş yıllarda.Aynı bakış açısından ötürü karşımızda gitgide büyüyen Kürt Siyasal Hareketi’ni bulduk.Barış Süreci’yle militanlar dağdan inip düz ovada siyaset yapsalar bile Kürt Sorunu;geri bırakılmış Doğu toprakları ve ilkel aşiret ilişkileri yüzünden kanamaya devam edecek.Silahlı örgüt seçeneği aynı sosyo-ekonomik mekanizma içerisinde doğal bir sonuç değil mi?
Etnik bilinç kazanma aşamasını geçmiş bulunan Kürt toplumu terör örgütü silahını dağlara gömse bile Türk halkını yönetenlerin kendilerine yönelik olumsuz bakış açısından dolayı isyan halini sürdürecek.Bağımsızlık, federasyon, özerk yönetim ya da konfederalizm gibi tüm seçenekler üniter devletin varlığı devam ettikçe kanlı senaryoların haki renkli yol haritaları olarak gündemde kalacak.
Kazananı olmayan iç savaş bizimkisi.Uzun erimde çatışmanın devam etmesi başta İngiltere,ABD,İsrail ve İran olmak üzere birçok ülkenin işine geliyor.Topraklarımızı koruma azmimizden türeyen tekin olmayan bu barış hali Kürtlerin sıkışmışlık hissini iyiden iyiye artırıyor.Aynı sıkışmışlıktan hayat bulacak olan şehir isyanları yeni bir askeri darbenin yeter şartları arasında yer alabilir.
Bugünlere gelinceye değin Türkiye’de 30 senedir yaşanan düşük yoğunlu çatışmaya sebep sonuç ilişkileri açısından bakmak istiyorum.
Örgüt, Abdullah Öcalan tarafından 1973-1974 yıllarında kuruluş çalışmalarına girişti.Duran Kalkan,Rıza Altun,Cemil Bayık,Murat Karayılan,Mehmet Hayri Durmuş,Kesire Öcalan,Haki Karer,Baki Karer Kürdistan İşçi Partisi’nin önemli isimlerinden.Marksist-Leninist ilkelere dayandığını iddia ediyor.Zaman içinde kendi halkına “Zorun Rolü” teorisini kullanan,silahlı propagandanın en acımasız şeklini sivil asker gözetmeden tüm hedeflere uygulayan eli kanlı şiddet makinesi.1980’lere kadar Apocular adını kullandı. Öcalan,12 Eylül Darbesi’ni haber alınca Suriye’ye kaçtı.Daha sonra Baas Rejimi kontrolündeki Bekaa Vadisi’nde örgüte güç kazandırmaya devam etti.Darbenin ardından ise korkunç Diyarbakır Cezaevi tecrübesi yaşandı.PKK,1980 öncesinden kalan mücadelenin örgütsel yanını geliştirerek 15 Ağustos 1984’te ilk saldırılarını gerçekleştirdi. Ortadoğu’da silah,militan,siyasi destek sağlanmasında Asala-PKK ilişkileri önemli işlev gördü.Baas Rejimi ile Barzani ve Talabani’nin siyasi destekleri 1990’lerin sonlarına Öcalan yakalanıncaya kadar devam etti.Aslında kurulan tuzağın arkasında ABD ve İngiltere bulunmaktaydı.
1991 yılından itibaren halk tabanını sürekli genişletti.1980’lerde köy basıp bebekleri bile acımasızca öldüren Kürt halkını terörize ederek devletin yokluğunda bölgede tek seçenek halini aldı.1. Körfez Savaşı ardından peşmerge ABD desteğinde Kuzey Irak bölgesinde özerk Kürt yönetimini hayat geçirdi.Peace of Comfort ya da diğer adıyla Çekiç Güç güya Saddam’a karşı Kürtleri korudu.Savaşın ardından Kürt bölgesinde iyiden iyiye hareket serbestliği kazanan terör örgütü silah,malzeme,militan edinme ve lojistik açılarından altın dönemini yaşadı.
AKP iktidarının ardından 2005 yılında başlayan Oslo Görüşmeleri,2009’da Demokratik Açılım ve ardından 2013 Mart ayında Öcalan’ın Nevruz Açıklaması gibi adımlar örgüte stratejik alanda üstünlük edinme ve ön cephede mevzi kazanma şansı verdi.Dün ise Diyarbakır Nevruz Meydanı’nda olası Kürt Barışı’nın devamı niteliğindeki Öcalan açıklaması topluluğa okundu.Okunan metin terör örgütü liderinden barışın kalıcılığının sağlanmasına dönük 2013 Mart ayındakine benzer bir manifesto.Suriye ve Irak topraklarında çatışan terörist organizasyonun Türkiye’deki silahlı unsurlarını azaltmasına yönelik taktiksel bir çaba değil midir bu tür siyasi manevralar?
30 sene Türkiye’de şimdi ise Şenkal Dağı’nda, Kobani’de süren silahlı mücadelenin Türk toprakları üzerinde devam edeceğinin yol haritası sanki PKK-KCK-HDP’li isimlerin sürgit giden basın açıklamaları.Geçici çatışmasızlık halinin huzursuzluğuysa Kürt Sorunu üzerinde duman duman tütüyor.Gelecek günlerde barış dilinin ürkek tekinsizliğinden ötürü can çekişen süreçte PKK örgütünün Türk topraklarında 6-7 Ekim Olayları’na benzeyen şehir ayaklanmaları yaratması beklenebilir.
Sürecin kalıcı olması dileğiyle…