Terör bütün yaz boyunca insan hayatına kast etti,kast etmeye de devam ediyor.Seçimlerden sonra azmasının başlıca nedeni Çözüm Süreci’nin buzdolabına konulma durumu ise diğeri HDP’nin barajı aşma şansını yükseltmekti.İkincil sebepler arasında özellikle dış kaynaklı Büyük Ortadoğu Projesi’nin kanlı oyuncağı IŞİD aracılığıyla Suruç’ta gençlere bombalı suikast düzenlenmesi;iç politik alanda Ak Parti’nin tek başına iktidarı elde etmek için yeniden seçim seçeneğine sarılması gibi gelişmeler yatıyordu. Şiddet şiddeti doğururken herkes kendi hesabını yaptı ve koalisyon kurulamadı. Bu arada Erken Seçim olgusu iktidar partisi tarafından sandık güvenliğini sağlama almaya yönelik tedbirleri de beraberinde getirdi.Hatta örgüt ile AKP yeniden görüşüp seçimler için orta yol bile bulunabilir duruma gelindi.
Ben,toplumsal düzenin terörü azdırdığı kanısındayım.Uzun zamandır parasından altı sıfır atılmış bir ekonomiye sahip;topraklarında iki milyona yakın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliğini yapan; Yasama-Yürütme-Yargı erklerinin (sermayenin çok küçük bir kesimde toplanması nedeniyle) tek adam etrafında zuhur etmesini hazmedebilen yapıyı ve bunlara benzer hususları silah seslerinin sokakları çınlatmasının başlıca amilleri arasında sayıyorum.Yaşam bunu gerektirdi, tarih önümüze bu seçenekleri sundu.Açların bağırışlarına kulaklarımızı tıkadıkça kendi yoz yanlızlığımıza gömüldük. Soyulduk,dövüldük,aşağılandık sesimiz çıkmadı.Komşularımızın topraklarına terör ihraç ederken yakalandık ama inkar ettik.Yalan söylemekle gerçekler gizlenemiyor.Gerçekler er ya da geç bir gün ortaya çıkıyor.
Toplumsal hayatımız geri kalmış bir çok ülkede olduğu gibi yıllar boyu sömürü,talan ve yalan üzerine kurulu.Atatürk Türkiye’sinden ziyade Baas Rejimi’nin hüküm sürdüğü Ortadoğu ülkelerine benzer özellikler kazandık.Çok partili hayatla başlayan şehirlere yönelik köylü akını tarikatların para kazanıp iktidarların gizli ortakları sayılmaları şansını kendilerine sağladı.Bu durum şehir ormanında fakir ve yalnız bırakılmış halkın devlet tarafından dini yapılanmaların kucağına itilmesi sonucunu doğurdu.Cemiyet hayatı,cemaat hayatına şeyhler sayesinde böyle böyle dönüştü.Aynı süreçte kadınlar ikinci sınıf sayılmaya devam edilirken kadın cinayetleri artarak sürdü.Erkek egemen toplumun zayıflara acıması beklenemezdi.Bin lira asgari ücret alıp sesini çıkarmadan karın tokluğuna çalışanlar aslında iyi bile sabrettiler.
Şimdi kalkıp ülkenin en geri kalmış bölgesinde “30 yıldır neden terör var? diye saf saf soruyoruz. Sanırım bir tek oralara gidip bakmıyoruz.O bölgede terör yüzyıllardır mevcut.Ağa-Şıh-Devlet üçlüsü işbirliği halinde töre-toprak-maraba sömürüsünü Osmanlı’dan bu yana sürdürüyor. Beyler sofrası fakirlerin kursaklarındaki lokmalarla bezeniyor.Şehirlere taşınınca durum tabii ki değişmedi.Kırsal kesim insanı şehir hayatının yabancılaştırıcı etkisine karşı çareyi şeyhlerin çıkar kokan salavatlarında buldular.Ağalar kravat takıp,hazine arsasına inşaat diken müteaahhite dönüşmüş kentlerin yeni zenginleri tarikatların baş konukları edilmişti.Ne de olsa Turgut Özal, Tansu Çiller,Tayyip Erdoğan zenginleri severlerdi.Sola karşı milliyetçi ve maneviyatçı gençler yetiştirmek isteyen devletimiz sağ iktidarların tüm liberal darbelerine ses etmedi.Sadaka ekonomisi böylelikle teşkil edildi.Devlet ekonomiden çekildikçe taşeronlaşma hayatın her alanına bulaştı. Ekmek kavgası karşı tarafın hakkını gasbeden iktisadi düzenle kanlı safhalara ulaştı.Borçla,sıcak parayla edinilen sanal zenginlik daha 10 sene geçmeden üretimde kalıcı durgunluk halini yarattı. Stagflasyon gelip boynumuzun üzerine oturdu.
Yukarıdaki sebeplerden ötürü halkın aç ve işsiz bırakılması sokakların huzursuzluğunu tetikliyor. Dini telkinler,kaderciliği şımartmalar da işe yaramaz oldu bu aralar.İnsan gibi yaşama hevesinin kişi onurunu satma bahasına sağlanması yaşanan acımasızlığın en acı fiyatı değil mi?Pazarlarda insan etinin satılması yol açmadı mı madenlerde 300 kişinin birden yok yere ölmesine?Bizi bize düşman eden haksızlıklardan değil mi bakanların rüşvet almak için altına yattıkları 30 yaşındaki zibidilerin serbestçe gezinmeleri.
O yüzden yoksullaştıkça muhafazakar kimlikler edindik,tutucu hale geldikçe terör günlük hayatın ekmeği sayılır oldu.Hırsızlık yapan dolandırıcılar, şarlatanlar, müritler hep şeyhlerini,imamlarını takip ettiler imanlarını değil. Kilisenin papazı dindarları soyanlara karşı cemaate sabır tavsiye ediyor ancak aynı sofrada kendisi de semiriyordu.Çökmenin eşiğine gelmenin sebebini artık aynaya bakarak bulmalıyız.Mide bulandırıcı bir manzara olsa da bakabilmeliyiz vicdanımıza.Ta ki insan olduğumuzu hatırlayabilene kadar.Çünkü kula kulluk etme hevesinden dolayı insan kalabilme erdemini yitirmiş durumdayız. Bilgilerinize…