Yeşil Kuşak Felaketleri…


Afganistan,Hindistan,Çin yakın zamanda seller ve toprak kaymaları yüzünden binlerce insanını kaybetti.Yaralar sarılmaya çalışılırken açlık, salgın hastalıklar,mikroplu içme suları yüzünden daha binlerce insan ölüm tehditi altında yaşıyor.Nüfusunun yaklaşık %10’u seller tarafından etkilenen Pakistan karşı karşıya kaldığı sorunları çözme konusunda ciddi sıkıntı içerisinde.Şu an o diyarlarda çocuklar bir kuru ekmeğe yahut bir damla temiz suya hasretlik çekip günlerini gece karanlığında geçirerek umutla bekliyorlar.Çin’de toprak kaymaları sonucunda etkilenen nüfus 350 milyon.Yanlış okumadınız,350.000.000 kişi felaketlerden bir şekilde etkilenmiş durumda.

Dünya,özellikle Batı ülkeleri, bu sessiz çığlıklara karşı duyarsızlıklarını koruyor.Haiti’de yaşanan depremde yüzlerce yardım kuruluşu ciddi miktarda yardım sağlamışlardı.Aynı hassasiyeti o depreme yakın şiddette felaket yaşayan adı geçen ülkeler için beklememiz gerekmez mi?Daha bir iki gün öncesine kadar Pakistan için gerekli olan yardım miktarının sadece yarısı toplanabilmişti.Ben dahil çoğu insanda genel umursamazlık hissinin tüm insanlığa yayıldığını görüyorum.Bizde yardıma engel olmak için geçerli bahane yok ama zengin ülkelerde Pakistan denince akıllara Taliban gelmekte.

Soğuk Savaş yıllarının Yeşil Kuşak teorisinin meşum bakiyesi sayılan Taliban,Afgan ve Pakistan topraklarında ceberrut bir yönetim yaratıp sosyal hayatı şeriat kurallarına göre biçimlendirmeye çalışıyor.Kuzey Doğu Pakistan-Swat Vadisi’nde geçen sene yaşanan iç savaştan sonra Taliban güçleri Afgan destekli güçlerle işbirliği yaparak sivillere kan kusturmaya devam ediyor.Binlerce insanı evlerinden eden çatışma Pakistan istihbaratının besleyip büyüttüğü Taliban güçlerinin Afganistan’da denetimi sağladıktan sonra yeniden bu devlete sirayet etmeye çalışmalarıyla had safhaya ulaştı.Ne tesadüf,11 Eylül Saldırıları’nı düzenleyen El-Kaide,Taliban yönetimi altında büyümeye imkan bulmuştu. O zamanlar Afganistan’a yapılan ABD saldırısının nedeni sayılan örgüt şu an için yardım kampanyalarının ayak bağı addediliyor.Sovyet işgaline karşı koymak için bu örgütlerin eline kim silah verip uyuşturucu paralarıyla cihat ilanı sağladılar açık değil mi?Elleriyle yaratıkları Dr.Frankestain tarzı sosyal canavarı soslayıp kendi halklarına işgal gerekçesi olarak sunuyorlar.Yardım kampanyaları bile bu propagandadan etkileniyor.

Felaketlerin insanları birleştirici gücüne rağmen Medeniyetler İttifakı kandırmacası ve terörle savaş bahanesi adı altında İslam ve diğer kültürler karşı karşıya getiriliyorlar.ABD’de Ku’ran yakmaktan tutun İsviçre’de minare referandumuna,Gazze’deki Filistinlilere karşı yapılan Holocaust Duvarı’ndan tutun Mavi Marmara’ya kadar… küreselleşmeden bu yana Batı ve İslam hafızası hiç bu denli ikiye bölünmemişti.Yalanların gerçeklerinin yerini aldığı Yeni Dünya Düzeni’nde bizim gibi görünen ama bizden alabildiğine uzak adamlara dikkat etmemiz gerekir bana kalırsa.Bu isimlerin ihanet ettikleri ilk değer kendi inandıkları aynı zamanda.

Yeşil Kuşak Teorisi’nin başarısıyla baştan aşağıya yeniden yaratılan Türk toplumu üzerine düşen ölü toprağı sayesinde mevcut iktidarı bile Yeni Dünya Düzeni’nin Ortadoğu için planlanan Truva atı olarak göremiyor. Savaş gerekçelerini yaratıp kriz bölgelerine müdahale eden ABD ve stratejik ortakları kendilerine en uygun isimleri seçip göreve getiriyorlar oysa.

Torna tezgahından çıkarılmışcasına aynı kafa yapısına sahip insanların yaşadığı topraklarda gerçeği algılayış tarzı hayatın sağlam zemininden kayıp metafiziğe meyledince tesadüfler gerçeği anlamlandırmada normalin yerine görev yapıyor.Anomalinin yaşam tarzı haline gelip artık kanıksanmadığı günümüz dünyasında kendimizi koruma refleksimizi her geçen gün kaybetmekteyiz.Esas felaketse tüm gerçeklere gözümüzü kapatıp sadece deve kuşunun yumurtasına tamah edip durmamız.

Akıl,bilincimizden süzülüp gelen dış dünya uyaranlarını değerlendirerek anlamlı sonuçlara ulaşır.Anomalinin doğal olanın yerine rol almasıyla zihinsel sapmalara uğruyoruz.Faşizm,aşırı milliyetçilik bu zihinsel sapmaların tezahürü.Tüm gelişmelerin arka planında ise sosyo-ekonomik düzen yatıyor.Bağnazlığımızın nedeni hem özgürlüğümüzün,hem umudumuzun,hem de çalışma koşullarımızın insanlık dışı koşullarda şekillendirilmesidir.Ekonomik krizlerin yarattığı yaşam koşulları savaşları sürdürerek içinde yaşadığı toplumların nefes almasına engel olan yönetimlere en uygun beşeri malzemeyi sağlıyor.Bu malzeme,açlığa meftun sokaktaki insandır.

Karışan kafalar düşünmekten iyice uzaklaşarak suçlu ararlar.Suçlu ise kendisinden olmayandır.Hoşgörüsüzlükten bağnazlığa ulaşan bu yolda ekonomik krizler insanlık krizlerine altyapı sağlar.Benden söylemesi…

Yorum bırakın