Yargıya Baskıya Devam…

Adalet Bakanlığı müfettişlerinin -dolayısıyla siyasi erkin- Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’a yönelik baskı girişimleri devam ediyor.Hakim Kaçmaz’ın izine ayrılacağı gün Sincan Adliyesi’ne yapılan baskın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yönelik mahkeme kararlarının müfettişlerin incelemesine sunulmasını içeriyor.Hatırlarsanız geçen yaz yapılan baskın yine Hakim Osman Kaçmaz’ın yıllık izninin bir bölümünü kullanırken yaşanmıştı.Yargıyı yıldırma girişimlerinden birisi olarak gördüğüm Yargıtay telefonlarının usulsüz dinlenmesi,YARSAV Eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Osman Kaçmaz’a meslekten men amacıyla soruşturulmaları ile verdikleri kararlar nedeniyle adli ceza davalarının açılması hükümetin yargıyı kuşatma çabalarının son örnekleri.”Kayıp Trilyon” davası nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında “şüpheli” sıfatını kullanan Kaçmaz,Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Sayın Öcalan” davası ile ilgili yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştı.O saatten sonra yargıyı yıldırma girişimleri hız kazandı.

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in “Ateş bacayı sardı!” uyarısına rağmen Güz Dönemi Savcı ve Hakim atamalarının doğal HSYK üyesi Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından engellenmesi ve bugünkü Sincan Baskını yürütülen psikolojik savaşın yargı kanadını oluşturuyor.Bilindiği üzere bu savaşın diğer kanadını ise TSK ile yaşanan Darbe Belgesi, Ergenekon,Arınç’a Suikast İddiası gibi sulu gündem maddeleri eşlik etmekte.Hükümet tarafından varılmak istenen amaç kısaca şöyle:İktidarlarına karşı duran muhalif güçleri etkisizleştirmek… Cumhurbaşkanlığı makamına Abdullah Gül seçildikten sonra bir kale daha düşmüştü.Üniversitelere YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan vasıtasıyla girildi.Geriye kala kala ordu ile yargı kaldı.Medyadaki tekelleşmenin adı olan Aydın Doğan tarafı hadım edildikten sonra 2.5 gazete ile nereye kadar direnebilirsiniz?

Baskı gruplarının birer birer hükümet güdümüne girmesi açık topluma karşı düşmanlık hislerinin en somut göstergeleri.Eleştirel akıldan ölesiye korkan siyasi iktidar yaptıkları yanlışların sorumluluğunu başkalarına havale ederken okyanus ötelerinden kendisine verilen emirleri istisnasız yerine getirmektedir.Halkın kolunun kanadının ekonomik krizle iyice kırıldığı açlıkla yoğrulmuş şu günlerde krize çare aramak yerine yeldeğirmenlerine saldırıp korkularını gerçek sananların sanrılarına düçar olmak çaresizlik gösterilerinin kendilerine düşen kısmı.Cümlem karışık mı oldu?Düzelteyim, açlığa açılım düşünmeyenlerin artık çakma fakirlik edebiyatı bile yapmamaları dünyayı algılamalarının ne kadar sığ sularda gezdiğini bizlere söylüyor.

Çiçek Gibi Ergenekon,Gül Gibi Siyaset…

Son bir haftada yaşananlar malumun ilanından başka bir şey değil. Seçimlerde halktan aldıkları meşru destekle yetinmeyip casus kulaklara sığınan siyaset rantçılarının eleştirilerle karşılaşınca hukuka sarılmaları acı bir komedi gösterisi özelliği taşıyor.Oysa sivil ya da asker cuntaların harman olduğu darbe soslu gündemimizde halka yakın gelen hiçbir konunun tartışmalarda yeri yok.Ergenekon Davası,Darbe Belgesi gibi konular siyasetin sığlığında gerçek boyutlarıyla değerlendirilmekten uzak kalırken kör çıkmazın vebali iktidarla birlikte muhalefetin sırtında kalacak.Bu sebeple yamalı bohça tabirini hak eden yargı erkini hadım etme girişimleri yürütmenin yönetememe acizliğini perdeleme çabasından başka bir anlama sahip değil.Siyaset hukuka karışırsa başımıza kimbilir daha neler gelecek?

Osman Kaçmaz’ın yetkilerini yasalara uygun olarak kullanırken bağlı olduğu Adalet Bakanlığı tarafından suçlanıp meslekten atılma tehdidiyle soruşturmaya uğraması nasıl ali cengiz oyunudur ki uygulayıcıları başına geleceklerden haberdar olamayacak kadar cehalet örneklerini kamuoyuna sunuyor?Belki de bu yüzden sırf bu yüzden Ergenekon yargılamalarını yalan kokan ağızlarına sakız yapmış olanlar tavsamış hukuk delillerini bile ortaya koymaktan aciz şekilde insanları hapise atarak kendilerini tatmin ettiler.

İsimlerden biraz kurtulup sakin kafayla düşünürsek beyin lodosumuz bizlere şu maddeleri yazdırıyor.

1-Ekonominin derin bir krizle 3 senedir debelenmesi üstyapıdaki kurumları henüz gelmeye başlayan tsunami dalgalarıyla sarsıyor.
2-Demokrat Parti’nin Tahkikat Komisyonu’nu hatırlatan casus kulaklar ve yasadışı dinlemeler iktidarın meşruiyetini sorgular hale getirmiştir.
3-Meşruluğu tartışılan bir hükümetin hayati konularda kararlar alıp uygulamakta güçlük çekmesi doğaldır.
4-Yargı-TSK karması ile AKP arasındaki bilek güreşi galibin hiçbir zaman belli olmayacağı iç çatışma zemini hazırlıyor.
5-Erken bir genel seçim zorunluluğu ortaya çıktıkça ekonominin zayıf çapaları taramaya ve akıntıya karşı koyamaz hale gelmiştir.
6-Seçimle gelen örtülü faşizm hayalet örtüsünü kaldırdıkça gerçek yüzünü gösteren siyaset esnafları muhalefete daha fazla baskı uygulamak yoluna gidip açılımların ters yüz edilmiş halini krizle ısınmış ortama sunacaklar.

İnancın,ideolojinin ve insana ait herşeyin paraya tahvil edildiği modern dünyamız yepyeni ufuklara kriz dalgasının tepesinde kayak yaparak giderken Türkiye bilgi,vicdan ve akıl yoksunu kişiler tarafından yönetildiği için kendini aşma umutlarını bir başka bahara bırakmıştır.Mevlam ne eylerse güzel eyler!

Casus Kulaklar Diyarı…

Sandıktan çıkan faşizmin teknolojiyi kullanma yeteneği casus kulakları insanların hayatlarına dahil ederek gösteriyor.AKP, ısrarla polis devletini özel hayatımıza paketleme sevdasına düşmüş durumda.Ve bu arada korku toplumu yaratmadaki başarılı çalışmalarıyla muhalefetsiz bir cennet hevesini tatmin etmekteler. Demokratlık kisvesi altında örtülü baskıcılık uygulamaları yargı kanadında ise gizlenemez duruma geldi.İstihbarat savaşlarının katladığı gerginlik devlet hayatına yönetemeyen demokrasi kavramını hediye ederken Demokrat Parti’nin son günlerini hatırlatan Tahkikat Komisyonu yanlışı 50 sene sonra gizli ve yasadışı dinlemelerle biçim değiştirerek kamu ve özel hayata devşirilmiştir.

Adalet Bakanlığı’nın kendisini siyasi iktidarın temsilcisi sayarak karar ve davranışlarını beğenmediği Sincan Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz ile YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nu kurumdan ihraç etmek istemesi hukuka değen örtülü faşizmin gölgesidir.Casus dinleme olanaklarını her türlü muhalefete karşı kullanmak çok tehlikeli bir gidişatı işaret ediyor.Eleştiriye ve özgür düşünceye olan tahammülsüzlüklerini her fırsatta gösterenlerin siyasi erke sahip olmaları sorunun ne kadar ciddi olduğunun kanıtı sayılmalı.

Konunun özüne gelirsek polisi hayatımızda daha fazla göreceğiz ezcümle. Bu durumun sebebi ekonomik krizin derinleşmesinde yatıyor.Yoksulluk halesi haneleri sardıkça bu açmazın esas anlamı sokakta havaya ateş eden güvenlik güçlerinin namluları acımasızca insanlara yöneltecek olmasıdır.TSK’yı siyasete dahil ederek kendi çapında başarıya imza atanlar iş polisi ve yargıyı siyasileştirmeye gelince geri kalan son kaleleri de düşürmeye çalışıyorlar.Bu krizin sonu erken seçim olursa derin bir oh çeker sevinirim,yok yanılıyorsam daha güzel.Ama haklı çıkarsam yandığımızın resmidir.

Hakimler ve Savcılar…

Adalet Bakanlığı, Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz ile YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na ihraç talebiyle yargı yolunu açtı.Bilindiği gibi Osman Kaçmaz, Kayıp Trilyon Davası’nda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için “şüpheli” sıfatını kullanıp yargılanmasını istemiş.Diğer kararında ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında Abdullah Öcalan için “sayın” kelimesini kullandığı dava dosyası üzerindeki takipsizlik kararını kaldırmış idi.Siyasi iktidarın bağımsız addettiği her şeye karşı zaafı sebebiyle Osman Kaçmaz hedef haline gelmiş oldu.Bu süreçte Adalet Bakanlığı müfettişleri Kaçmaz makamında yok iken Sincan Adliyesi’ne baskın yaparak aleyhine delil toplamaya çalıştı.Telefonlarının dinlenmesine karşı odasına jammer cihazı da alan Kaçmaz dinlemelere engel olamayınca, Eminağaoğlu’nun başvurusu ile geçen hafta TİB’te arama yapılması kararını aldırdı.

Bardağı taşıran damla ise bu oldu sanırım.Türkiye’de kişileri kurumlardan ayırmak güç iş haline geldiyse bile Osman Kaçmaz dürüst bir hakim bana kalırsa.Siz bakmayın yandaş medyanın saldırılarına, eğer haklı olsalardı Kaçmaz’ın en ufak açığını bulduklarında üzerine çullanır,hayatını karartırlardı.Şimdi ise dürüst yoldan yapamadıklarını güce dayanarak yapmaya çalışıyorlar.Haksızlıklarını siyasi erkle kapatma uğraşısı içerisindeler. Aslında Deniz Feneri Davası’nı sümen altı etmek için bu kadar çabada bulunmaları adalet kavramlarının vicdanlarında ne kadar yer ettiğini gösteriyor.Bu pilav daha çok su kaldırır.Ergenekon Davası savcılarının dava boyunca suça yakın uygulamaları HSYK geçen yaz toplantılarına damgasına vurmuş idi.Hesaplaşma bitmemiş ki Kaçmaz ve Eminağaoğlu hakkında bu tür kararlar alınıyor.

Yargının bağımsız olmadığı herkesin bildiği bir sır.Ama yakın tarihimizde siyaset, hukuka bu denli fütursuzca müdahale etmemişti.Bu hukuk tacizine cesaret edenler adalet mekanizmasının bir gün kendilerine lazım olacağını akıllarından çıkarmasalar isabetli hareket etmiş olurlar.Sandıktan çıkan baskı partileri seçimleri kaybedince mahkeme koridorlarının müdavimi oluyorlar.Dilerim o davalardan birisine de Osman Kaçmaz bakar.

Çocuklar Taş Atabilsin!

Dünkü Bakanlar Kurulu son haftaların en güzel açılımını yaptı.Terör suçu nedeniyle normal mahkemelerde yargılanan çocukların yeni düzenlemeyle Çocuk Mahkemeleri’nde yargılanmalarının önü açıldı.Yaşça kendilerinden oldukça büyük insanların bile dayanamayacağı koşullarda tutuklu yargılanan çocukları hangi suç olursa olsun ailelerinden,okullarından ,arkadaşlarından koparıp almak terörizme inanmış yeni neferler kazandırmaz mı? Bana kalırsa yapılan yanlıştan geri dönülmesi sağduyunun kaybedilmediğinin göstergesi sayılabilir.

Gelelim büyüklere,yani DTP’li milletvekillerinin ifade verip vermemeleri konusuna.Anayasa milletvekillerine bir istisna dışında yargı muafiyeti tanımış. Vatana ihanet suçlarının fiilen tespiti durumunda bu suçu işleyen milletvekili mahkeme önüne çıkarılabilir.Halkın temsilcilerinin sadece kürsü dokunulmazlığına sahip olmaları ifade özgürlüğü için yeter şart.Kaldı ki mahkeme önüne çıkarılması gerekenler sadece DTP’li milletvekilleri mi?Geçmiş dönemlerde Meclis çatısı altında uyuşturucu kaçakçısı olan, rüşvet alan,cinayet işleyen,sahtekarlık yapan,çete kurup kamu kaynaklarının hortumlanmasına göz yuman parlamenterler mevcut idi. Suçu ve suçluyu övmek fiili kanun önünde cezalandırılmayı gerektiriyorsa Meclis neden belirli eylemleri yüzünden bu milletvekillerini koruyor?Yasa önünde herkesin eşit olduğuna inanıyorsak, yasayı değiştirir hukukun gereğini o zaman yerine getiririz. Yapılan ayrımcılık PKK ve kardeş oluşumlarına destek olan Demokratik Toplum Partisi milletvekillerine tabanda destek , uluslararası kamuoyunda daha fazla meşruiyet kazandırıyor.Güçlü olmanın yanı haklı olmaktan geçiyor.Siz, çelişkilerinizi giderirseniz önce hayat size adil davranır.

Yasama organının sadece kanun çıkarması adaleti yerine getirmenin yolunu açmıyor. Kanunların ruhunu doğru okumak, hukuk alanını mevzuat kafalıların dar hayatlarından çıkarmak da gerekiyor.Biraz daha ileri gidip konuyu süslersek Osman Kaçmaz gibi isimleri yıpratmamak lazım.

Adaletin Bu mu Adalet Bakanlığı?

Osman Kaçmaz, Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi. O’nu “Kayıp Trilyon” ve “Sayın Öcalan” davalarından tanıdık. Siyasi irade karşısına çıkan her muhalif gücü sindirmeye çalıştığı gibi Osman Kaçmaz hakkında da soruşturma açtı. Adalet Bakanlığı müfettişleri savunma için gerekli belge ve bilgileri gizli diyerek, müdafi tarafa vermekten kaçındı. Şimdi haklı olarak “Sana ne oluyor?” diyebilirsiniz. O zaman sizden ricam bu sayfayı okumayın, size zararlı materyaller içeriyor.

Devam edelim, siyaset ne zamandır zehirli iğnesini yargı erkine sokmuş kanırtıp duruyor. Ergenekon Davası bu sürecin dönüm noktası oldu. Özel Yetkili Mahkeme ve Savcılar, hükümet marifetiyle DGM ve İstiklal Mahkemeleri’ne döndürüldü. Bugünlerde Zekeriya Öz ismini Kılıç Ali’den ayıran ne fark var? Kılıç Ali, “Biz ara sıra kanunun da üzerine çıkarız.” dediği için mi , bazı çevrelerce İstiklal Mahkemeleri cürüm işleyen adli organlar sayılıyorlar? At izinin it izine karıştığı şu günlerde teknik takip ve gizli şahitler sayesinde Ergenekon Davası’nda hüküm alabilecek sanıklar hala tutuklu sıfatıyla mahkemeye çıkarılıyorlar.Bana kalırsa 4 İddianame ve 50’den fazla tutuklu sanıkla devam eden dava sonucu dağ fare doğuracak.Şimdi mahkemelerde kalem kıranlar yarın mahkeme karşısına tutuklu olarak çıkarılacaklar. O zaman adaletin şaşmaz terazisinin neden herkes için bu kadar önemli olduğu ortaya çıkacak.

Osman Kaçmaz, dürüst bir adam olduğu için hükümet tarafından istenmiyor olabilir. Dürüst adamları istemeyen siyasi güç tarafsız adalet erkine de alerji duyar. Bu durumun tam tersi eşyanın tabiatına aykırı. Yazık, ekonomik kriz yağmacılığı beslerken, insanlar işsizlikten kırılırken tüm enerjimizi sonu belirsiz saçma sapan açılımlara harcıyoruz.İç barışı kendi eliyle bozmak kimin ve neden işine gelir?

Küresel Kriz ekonomiyi deprem şiddetinde sarsarken siyaset kurumu bu sallantı ile yıkılan ilk çürük yapı oldu.Bu süreçte b… birbirine atan siyasiler bizim aynamız. Bu topraktan bu kadar çömlek çıkar. Tek suçlu onlar mı acaba?Yoksa hatanın büyüğü hep aynı yemeği kaşıklayıp aynı rezilliğe çanak tutan bizlerde mi?

İyi kandiller dilerim. Ülkem için, sizler için ve kendim için en güzel dileklerimi sunarım.

Facebook’ta Adalet İçin Osman Kaçmaz’a Destek Grubu Kuruldu

İyi haftalar, iyi sabahlar! George Clooney gibi giriş yaptım, devamı Türk işi olsun… Malum Osman Kaçmaz, siyasi iktidar tarafından mimlenip hakkında soruşturma açıldı. Ben, Hakim Osman Kaçmaz’ın masum olduğuna inanıyorum. Ortada soruşturulması gereken bir husus varsa bu işi de bağımsız! yargının yapması elzem. Bu sayfada insanlarımıza doğru bilgi vermek ise benim en önemli amacım. Kanaatlerinizi oluşturmanız için doğru kaynaklara ulaşmak dileğiyle.

Adı Gibi Kaçmaz…

Bazı insanlar vardır , isimleri ile müsemma, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz da böyle bir kişi. “Kayıp Trilyon Davası” devam ederken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında “şüpheli” sıfatını kullanan, Öcalan’a “Sayın”! dediği için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için yargılanma kararı verdiği bilinen Kaçmaz,köşeye sıkıştırılmaya çalışılsa da korkup kaçmıyor.Daha önce dinlenmemek amacıyla odasına jammer aldığı ayrıca haberlere konu olmuştu.

Bu durumu kendisine hasmane davranış olarak gören iktidar; kişi kendisi nasılsa karşısındakini de öyle bilir zihniyetiyle hareket etmeye başladı. Önce Adalet Bakanlığı müfettişleri, Başkan yıllık izine ayrılmışken görevli bulunduğu adliyeye ” baskın yaparak” soruşturma başlattı. Aynı baskın ve cesareti ise Deniz Feneri Davası’nda göremedik: Şüpheli ve sanıklara yardım ederek sahtekarlık yapan bir noter bile görevine devam ediyor. Son olarak önceki gün soruşturma nedeniyle avukatı eşliğinde Teftiş Kurulu’na giden Osman Kaçmaz, suçlamaya dayandırılan belgelerin gizli olduğu öne sürülerek kendilerine verilmemesi üzerine müfettişlere ifade vermedi. Belge verilmeden bilgi istenen müdafi taraf, savunma haklarının kısıtladığını söylüyor.

Düşünün ,Türkiye’de hakimler bile haklarına sahip olamıyorlar.Üstelik bu gelişmeler “Yargı Reformu” tartışmalarının ortasında yaşanıyor.Hak denilince sadece “Azınlık Haklarını” anlayan AKP, azınlık psikolojisi ile hareket ederken bindiği dalı kesiyor. Yarın o mahkemelerde yargılanacaklarını bilmiyorlar mı, merak ediyorum?Hayat bu düşmez, kalkmaz bir Allah…

Bir toplumun savunma refleksleri alınmış ise o toplum artık bir yığın halini alır. Daha organize ve ne istediğini bilen bir azınlık grup bu yığını istediği gibi istismar eder. Türk toplumunun şu andaki durumu böyle bir görünüm arz ediyor. Başa dönersek mülke temel teşkil eden adalet mekanizması ise devlet mafyası tarafından siyaset esnaflarının dar çıkarlarına alet ediliyor.Elbette bugünler gelip geçecek, yalnız yapmamız gereken en önemli tedbir her şeye boş vererek işimizi Allah’a havale etmemek olmalı. Onurlarına sahip çıkan insanlara sahip çıkmazsak onurumuzu kaybetmez miyiz? Yoksa bu durum sizi hiç rahatsız etmiyor mu?