Geçen hafta içerisinde İsrail Başbakanı ve Türk Cumhurbaşkanı sırasıyla Moskova’yı ziyaret ettiler. Amaçları açık idi.Bölgede ABD ve Batı ittifakı karşısında denge unsuru sayılabilecek herhangi bir gücü kabul etmemek.Aynı günlerde Amerikan istihbarat birimleri gazetelere Rusların havadan ve karadan Esad ve Baas Rejimi’ne askeri desteğini arttırdıklarını açıkladı.Medyayla görüntüler paylaşıldı.Anlaşılan o ki Rusya, Suriye’nin Akdeniz kıyısında bulunan şehri Lazkiye’ye üs kurmuş ve yakın çevresine savaş uçakları,helikopterler ve askeri malzemeler yığmaya devam ediyor.Rus askerleri zaman zaman muhaliflerle çatışmalara girecek kadar konuya dahil olmuşlar.Önce kendi güvenliklerini iç savaşın ardındansa Esad’a bırakılacak Suriye toprakları için yaşam alanı oluşturmakla meşguller.Bizim açımızdan sorun aynı acil halini sürdürür durumda ancak Suriye halkı yeniden kan,gözyaşı ve acıya boğulacak gibi.Dev güçlerin birbirlerini sınırlama çabaları kanlı stratejiler yarattıkça Ortadoğu coğrafyasından üzerimize vahşet görüntüleri yağmaya devam edecek.
Peki Türkiye bu güç dengesinin neresinde yer alıyor?Cevap üzücü:Hiçbir yerinde!Dış politika Cumhuriyet geleneklerinden ayrıldığından beri manevra kabiliyetimizi her alanda yitirmiş durumdayız.NATO üyeliğinden ötürü ABD’ye açılan üsler kendi savaş uçaklarımızı,kara ve deniz unsurlarımızı izlemeye yarıyor.Amerikan istihbaratı terör örgütleri lehine ve bizim aleyhimize bilgi paylaşımında bulunuyor.1992’de Muavenet destroyerinin vurulması,1993’de Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi Amerikan savunma stratejilerinin bizim açımızdan emellerini açıkça ortaya koyuyor.1964 yılında İnönü’ye yazılan ünlü Johnson Mektubu müttefiklerin ne kadar dost canlısı! olduklarını sanırım göstermiştir.2003 yılında Süleymaniye ve ardından 2007 yılında Ergenekon, Balyoz,Askeri Casusluk,Amirallere Suikast gibi kirli davalar Türk Silahlı Kuvvetleri’ni maddi ve manevi açılardan yıldırmakla görevli komplolardı. Cemaat-CIA-MİT bu hıyanetin ortakları oldular. İktidar partisi ise tepkimeye girmeyip sureti haktan görünerek aynı oyunda rol alıyordu.Aslında hem Cemaat-hem AKP-hem PKK/HDP üçlüsü Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan kukla idiler.İşleri bitince çöpe süpürüleceklerdi.Son zamanlarda yaşananlar bu sözlerimi teyit ediyor.
Şimdi aynı ABD devleti Suriye topraklarında konumlu PKK sayılan PYD’yi IŞİD’e karşı desteklemekle meşgul.Türk dış politikası ise aynı güçlere peşmerge eliyle yardımda bulunmayı sanırım marifet zannetti.MI6-CIA aklı kullanılarak Erdoğan’a buyur edilen Çözüm Süreci PKK’ya kırsalda nefes aldırırken terör dağlardan şehirlere yerleşti.Terörist unsurlar KCK davalarıyla birlikte iyice güçlenip saflarını sıklaştırdı.Örgüt,Kobani Olayları’nın ardından Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi yerlerde ayaklanma provalarına hız verdi.
Daha önemlisi aynı süreç sayesinde örgüt meşruiyet kazanarak halk tabanını genişletti.Kürtçülük davası siyasal bilinçlenme aşamasını tamamlayarak kendi Sierra Maestra’larını yaratmaya başladı. Yaratılan asayişsizlik ve güç boşluğu sonucu Dağlıca gibi bölgelerde askeri üsler konvoy ve karakolların korunmasına değil militanlarca saldırıya uğramasına neden olmaya başladı.Sebep ise basitti: Kırda kaybedilen alan şehirde terörist unsurlara hakimiyet sağlamıştı. Çözüm Süreci ihaneti ise aynı taktiğin gereği Öcalan tarafından Erdoğan’a sunuldu. Mayıs 1993 tarihinde 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi örneğinde görüldüğü gereği örgüt dönemin taktiği gereği geri çekilip zamanı uygun bulunca saldırıya geçmişti.Öcalan’ın devlete karşı Stratejik denge aşamasından Stratejik Saldırı aşaması yetkinliğine ulaşması Çözüm Süreci yüzünden Ak Parti’nin kapatılması ve Erdoğan’a Yüce Divan yolunu açacak gelişmelerden sadece bir tanesi. Reyhanlı Saldırısı,17-25 Aralık Operasyonları,MİT Tırları,Gezi Parkı Olayları, Aralık 2011 Dağlıca bombalaması gibileriyse diğer siyasi dava dosyaları olarak mahkemelerde yer alacak önemdeler.
Gelelim Rus hamlesinin içerdiği mantığa.Sanırım Amerika ve Rusya Esad konusunda anlaşma noktasına ya yakın veyahut ulaştılar.Öyle ya Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry “Esad’ın hemen gitmesine gerek yok.” mealinde cümleler sard etmeye başladı.İran-Rus ikilisi Irak-Mısır-Lübnan Hizbullahı ile birlikte Batılılara alan hakimiyetlerini daha güçlü biçimde göstermiş oldu.Yakın zamana değin umut bağlanan Cenevre Görüşmeleri’nden sonuç alınamayınca Moskova bölgeye ağırlığını daha fazla koymaya başladı.İran ile P5+1 ülkelerinin nükleer anlaşmaya imza atmaları Suriye konusunda yaşanan süreci iyice hızlandırdı.Peki Suriye sınırları içerisinde Esad-ya da Baas Rejimi- küçük ama önemli bir bölgede varlığını sürdürebilirse diğer siyasi aktörlere yönelik ne gibi gelişmeler yaşanabilir?Cevap: İlk fırsatta Tayyip Erdoğan koltuktan indirilmeye çalışılır.Sebebi ise basit:Artık kendisine ihtiyaç duyulmuyor.Yapması gereken işi tamamladı ve kanalizasyona süpürülme zamanı geldi.
İşte size kısaca anlattıklarım insanların hayatları bahasına kan,gözyaşı ve zulüm üçlüsünün stratejiye geçmiş hali.Son beş yılda çocuklar,anneler,babalar sokaklarda bombalar altında öldürülürken kimse umursamamıştı.Bundan sonra da onların yerini alacak kurbanların kimsenin umurunda olacağını zannetmiyorum. Acımasız bir var olma savaşı bölgede hüküm sürüyor.Haçlı Seferleri ve Moğol İstilası’ndan bu yana tarih bu denli kanlı gelişmeleri Levant’a layık görmemişti. Üstelik kanın zamanla duracağını beklemek gerçekçilikle bağdaşmıyor.Yaşanan bu süreç içerisinde Türk halkının kaderi de kritik eşiğe gelmiş durumda.İnşallah 1 Kasım dertlere derman olur.