Rus Hamlesi…

Geçen hafta içerisinde İsrail Başbakanı ve Türk Cumhurbaşkanı sırasıyla Moskova’yı ziyaret ettiler. Amaçları açık idi.Bölgede ABD ve Batı ittifakı karşısında denge unsuru sayılabilecek herhangi bir gücü kabul etmemek.Aynı günlerde Amerikan istihbarat birimleri gazetelere Rusların havadan ve karadan Esad ve Baas Rejimi’ne askeri desteğini arttırdıklarını açıkladı.Medyayla görüntüler paylaşıldı.Anlaşılan o ki Rusya, Suriye’nin Akdeniz kıyısında bulunan şehri Lazkiye’ye üs kurmuş ve yakın çevresine savaş uçakları,helikopterler ve askeri malzemeler yığmaya devam ediyor.Rus askerleri zaman zaman muhaliflerle çatışmalara girecek kadar konuya dahil olmuşlar.Önce kendi güvenliklerini iç savaşın ardındansa Esad’a bırakılacak Suriye toprakları için yaşam alanı oluşturmakla meşguller.Bizim açımızdan sorun aynı acil halini sürdürür durumda ancak Suriye halkı yeniden kan,gözyaşı ve acıya boğulacak gibi.Dev güçlerin birbirlerini sınırlama çabaları kanlı stratejiler yarattıkça Ortadoğu coğrafyasından üzerimize vahşet görüntüleri yağmaya devam edecek.

Peki Türkiye bu güç dengesinin neresinde yer alıyor?Cevap üzücü:Hiçbir yerinde!Dış politika Cumhuriyet geleneklerinden ayrıldığından beri manevra kabiliyetimizi her alanda yitirmiş durumdayız.NATO üyeliğinden ötürü ABD’ye açılan üsler kendi savaş uçaklarımızı,kara ve deniz unsurlarımızı izlemeye yarıyor.Amerikan istihbaratı terör örgütleri lehine ve bizim aleyhimize bilgi paylaşımında bulunuyor.1992’de Muavenet destroyerinin vurulması,1993’de Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi Amerikan savunma stratejilerinin bizim açımızdan emellerini açıkça ortaya koyuyor.1964 yılında İnönü’ye yazılan ünlü Johnson Mektubu müttefiklerin ne kadar dost canlısı! olduklarını sanırım göstermiştir.2003 yılında Süleymaniye ve ardından 2007 yılında Ergenekon, Balyoz,Askeri Casusluk,Amirallere Suikast gibi kirli davalar Türk Silahlı Kuvvetleri’ni maddi ve manevi açılardan yıldırmakla görevli komplolardı. Cemaat-CIA-MİT bu hıyanetin ortakları oldular. İktidar partisi ise tepkimeye girmeyip sureti haktan görünerek aynı oyunda rol alıyordu.Aslında hem Cemaat-hem AKP-hem PKK/HDP üçlüsü Amerika Birleşik Devletleri tarafından kullanılan kukla idiler.İşleri bitince çöpe süpürüleceklerdi.Son zamanlarda yaşananlar bu sözlerimi teyit ediyor.

Şimdi aynı ABD devleti Suriye topraklarında konumlu PKK sayılan PYD’yi IŞİD’e karşı desteklemekle meşgul.Türk dış politikası ise aynı güçlere peşmerge eliyle yardımda bulunmayı sanırım marifet zannetti.MI6-CIA aklı kullanılarak Erdoğan’a buyur edilen Çözüm Süreci PKK’ya kırsalda nefes aldırırken terör dağlardan şehirlere yerleşti.Terörist unsurlar KCK davalarıyla birlikte iyice güçlenip saflarını sıklaştırdı.Örgüt,Kobani Olayları’nın ardından Cizre, Yüksekova, Nusaybin gibi yerlerde ayaklanma provalarına hız verdi.

Daha önemlisi aynı süreç sayesinde örgüt meşruiyet kazanarak halk tabanını genişletti.Kürtçülük davası siyasal bilinçlenme aşamasını tamamlayarak kendi Sierra Maestra’larını yaratmaya başladı. Yaratılan asayişsizlik ve güç boşluğu sonucu Dağlıca gibi bölgelerde askeri üsler konvoy ve karakolların korunmasına değil militanlarca saldırıya uğramasına neden olmaya başladı.Sebep ise basitti: Kırda kaybedilen alan şehirde terörist unsurlara hakimiyet sağlamıştı. Çözüm Süreci ihaneti ise aynı taktiğin gereği Öcalan tarafından Erdoğan’a sunuldu. Mayıs 1993 tarihinde 33 askerin Bingöl’de şehit edilmesi örneğinde görüldüğü gereği örgüt dönemin taktiği gereği geri çekilip zamanı uygun bulunca saldırıya geçmişti.Öcalan’ın devlete karşı Stratejik denge aşamasından Stratejik Saldırı aşaması yetkinliğine ulaşması Çözüm Süreci yüzünden Ak Parti’nin kapatılması  ve Erdoğan’a Yüce Divan yolunu açacak gelişmelerden sadece bir tanesi. Reyhanlı Saldırısı,17-25 Aralık Operasyonları,MİT Tırları,Gezi Parkı Olayları, Aralık 2011 Dağlıca bombalaması gibileriyse diğer siyasi dava dosyaları olarak mahkemelerde yer alacak önemdeler.

Gelelim Rus hamlesinin içerdiği mantığa.Sanırım Amerika ve Rusya Esad konusunda anlaşma noktasına ya yakın veyahut ulaştılar.Öyle ya Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry “Esad’ın hemen gitmesine gerek yok.” mealinde cümleler sard etmeye başladı.İran-Rus ikilisi Irak-Mısır-Lübnan Hizbullahı ile birlikte Batılılara alan hakimiyetlerini daha güçlü biçimde göstermiş oldu.Yakın zamana değin umut bağlanan Cenevre Görüşmeleri’nden sonuç alınamayınca Moskova bölgeye ağırlığını daha fazla koymaya başladı.İran ile P5+1 ülkelerinin nükleer anlaşmaya imza atmaları Suriye konusunda yaşanan süreci iyice hızlandırdı.Peki Suriye sınırları içerisinde Esad-ya da Baas Rejimi- küçük ama önemli bir bölgede varlığını sürdürebilirse diğer siyasi aktörlere yönelik ne gibi gelişmeler yaşanabilir?Cevap: İlk fırsatta Tayyip Erdoğan koltuktan indirilmeye çalışılır.Sebebi ise basit:Artık kendisine ihtiyaç duyulmuyor.Yapması gereken işi tamamladı ve kanalizasyona süpürülme zamanı geldi.

İşte size kısaca anlattıklarım insanların hayatları bahasına kan,gözyaşı ve zulüm üçlüsünün stratejiye geçmiş hali.Son beş yılda çocuklar,anneler,babalar sokaklarda bombalar altında öldürülürken kimse umursamamıştı.Bundan sonra da onların yerini alacak kurbanların kimsenin umurunda olacağını zannetmiyorum. Acımasız bir var olma savaşı bölgede hüküm sürüyor.Haçlı Seferleri ve Moğol İstilası’ndan bu yana tarih bu denli kanlı gelişmeleri Levant’a layık görmemişti. Üstelik kanın zamanla duracağını beklemek gerçekçilikle bağdaşmıyor.Yaşanan bu süreç içerisinde Türk halkının kaderi de kritik eşiğe gelmiş durumda.İnşallah 1 Kasım dertlere derman olur.

Savaş Kapıya Dayanmadan…

Günlerdir şehit cenazelerini konuşuyoruz.40 günde 50’den fazla kaybımız var.Üstelik bu acımasız süreç ivme kazanıp tepe noktaya varacak gibi görünüyor.Terörün bilerek tırmandırıldığı bugünlerden en başa doğru dönersek CIA tarafından Deraa’da 2011 Mart ayında başlatılan Suriye İç Savaşı’nı not etmekle işe koyulabiliriz.Eş zamanlı olarak CIA ve İngiliz İstihbarat örgütü MI6 Tayyip Erdoğan’a PKK’ya daha geniş imkanlar sağlanması şartıyla terör örgütüyle masaya oturulmasını salık veriyorlardı.Bu meyanda Çözüm Süreci-Irak İşgali-Suriye İç Savaşı gibi kanlı gelişmeler tıpkı İran’la imzalanan nükleer anlaşma gibi Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) saç ayakları halini aldılar.Ağustos 2011’de BOP ile eş güdüm içerisinde Başbakan Tayyip Erdoğan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Şam’a gönderdi. Kamuoyuna açıklanan amaç özünde iyi idi: Ateşkes ilan edilip,bir plan dahilinde muhalefete söz hakkı verilerek akan kanın durdurulması isteniyordu.Peki ne oldu da o günden bu yana istenenin tam tersi yönünde hareket edildi?Politika değişikliğinin sebebi nelerdi?Birlikte tatile gidilen “Kardeşim Esad”‘a bir anda duyulan nefret olan biteni tümüyle açıklıyor muydu?Suriye bizim olanca insani! yardımımıza rağmen fiilen nasıl üçe bölünebildi?

Şimdi bir senaryo yazalım.Gerçek mi, yalan mı bizlere zaman gösterecek:İç savaşın başından itibaren Suriye ordusunun geriye çekilmesiyle sınırlarımızın hemen ötesinde herhangi bir otorite bırakılmamış oldu.Kapıların ardına kadar açılması sayesinde içeri buyur edilen mültecilerle birlikte tanımadığımız bir ülkenin sorunları,teröristleri,silahları,iç çatışmaları da ithal edildi. İstanbul,Ankara,Antalya,Hatay,Gaziantep ve diğer sınır illerimizde görüldüğü gibi siyasi ve askeri destek verilen Özgür Suriye Ordusu ya da Suriye Ulusal Konseyi gibi silahlı gruplar ülke içinde hızla konuşlanırken IŞİD,PYD,El-Nusra gibi terör örgütleri bir gecede sınır kapılarımıza dayandı. Üstelik IŞİD artık aramızda yer bulan,Türk vatandaşları tarafından desteklenen örgüt halini aldı. Zamanında devlet politikası adı altında gizlice El-Nusra Cephesi’ne yardım edenler şimdi daha bilenmiş bu yaratıkları bahçe duvarlarının hemen dibinde buluyorlardı.İşte bu tür hainlikler yoluyla Ortadoğu bataklığı Türk topraklarına park etmiş oldu.

Yukarıdaki gelişmelerin hemen öncesinde yine BOP kapsamında ABD, Erdoğan’a Çözüm Süreci’nin uygulanması koşuluyla Başkan seçilmesini teklif etti.Kürtçü siyasetin arayıp da bulamadığı fırsat Oslo Görüşmeleri ile zaten başlatılmıştı.Kaybedecek birşeyi bulunmayan terör örgütü silahla koparamadığı tavizleri masada teker teker kazanabilecekti.Lozan ile başarıyla hayata kavuşan Türk idari yapısı böylelikle Sevr tarz-ı siyasetle Federal Sistem’e çevrilecekti. Dikkat ederseniz Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalar 2007 Anayasa Değişikliği ile eş zamanlı biçimde kotarıldılar.Oslo Görüşmeleri’nin hemen akabinde ya da henüz toplantılar bitmeden Cemaat-AKP ikilisi CIA ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne komploda bulunuyorlardı.Başka bir açıdan bakarsak Erdoğan ve saz arkadaşları gazozuna ilaç konulmuş genç kız misali başkanlık hayaliyle kandırılmış idiler.

Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD ve Batı ülkeleri İran etkisini kırmak ve Esad’ın zayıflatılmasını sağlamak amacıyla Suriye’nin en az 3 bölgeye ayrılmasını istiyorlardı.Bu iş için biçilmiş kaftan Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’dı.Mezhepçi anlayışları nedeniyle bölgede sünni güçleri destekleyen Türk devlet yöneticilerinin siyasi kompleksleri ülkemizi sınırları ötesinde maceralara girecek kadar pervasız hale getirilebiliyordu.Kanı kanla yıkama heveskarlığı MİT tırları aracılığıyla Suriye’ye silah taşımakla arşa ulaşmıştı.

Suriye İç Savaşı ile PKK’nın siyasallaşması olgusunu yine eşzamanlı biçimde değerlendirebiliriz. Çözüm Süreci palavrasının ülkemizi getirip koyduğu noktada Medeniyetler İttifakı eş başkanı seçilmekle övünen Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AKP ile arkasındaki küresel güçler bilerek PKK’nın meşrulaşmasını sağlamışlardır.Dikkat edilirse Kıbrıs adasında Rum ve Türk taraflar arasında başlatılan görüşmeler Suriye’nin kuzeyinde yaratılan Kürt Koridoru’nun  enerji ikmal güvenliğini sağlamaya yönelik politikalardan sadece bir tanesidir.Yüzmeyen savaş gemisi diyebileceğimiz Kıbrıs üzerinde yaşayan Türk kesiminin elinden yaşam ve savunma hakları alındığında küvözdeki Kürt devletçiği daha rahat nefes alabilecektir.Öyleyse Türk varlığına her alanda saldırıda bulunulması emperyalizm için stratejik adımlardan en önemlilerindendir.Batı devletleri Türk toprakları parçalanırsa emellerine çok daha kolaylıkla ulaşabilirler.

7 Haziran seçimlerinin ardından yaşananlar ve erken seçime gidilmesi kararı birbirinden ayrı düşünülemeyen gelişmelerin doğal sonuçları oldular.İç çelişkilerimiz ile birlikte toplumsal sorunlarımızı zamanında gideremeyip dış dünya koşullarını doğru biçimde tanımlayamadığımızdan milli çıkarlar etrafında siyaset üretme konusunda sıkıntılar yaşamaya başladık.Küresel truva atı sayabileceğimiz Ak Parti işte bu siyasetsizliğin en büyük sorumlusudur.

Eylül ayında NATO ittifakı Avrupa ülkeleri ile eşgüdüm içerisinde Bulgaristan ve Almanya’da hava indirme ve yardım tatbikatı düzenleyecek.Haberlerde bu askeri gösterinin Rusya’ya karşı yapıldığı bildiriliyor.Yine şu aralar Karadeniz ülkeleri kendi aralarında tatbikata katılıyorlar.Türkiye, kıyıları bulunduğu deniz çevresindeki ülkelerle dostluk içinde askeri gelişmeleri takip ediyor. Senaryomuzun devamında Rusya ile iyi ilişkiler kurmaya çalışan ülkemize karşı NATO tatbikatının Türk devletine yönelik düşmanca tutumla yapıldığını ihtimal dahilinde değerlendirebiliriz.Tıpkı İncirlik’ten kalkan Amerikan uçaklarının Diyarbakır’ı, Hakkari’yi, Malatya’yı vurabilme olasılığı bulunduğu gibi.Yine savaşın tetiklemesiyle yükselen dolar kurunun 9 liraya yaklaşan değerler kazanabileceğini, ağırlaşan ekonomik koşullar ve buhranın beraberinde toprak kaybını getirebileceğini öne sürebiliriz.

Senaryomuza son verirken bir konuya dikkat çekmek isterim.İstihbarat örgütlerinin saha çalışması yaptığı Türk yurdunda kardeşçe yaşama azmimizi koruduğumuz sürece her türlü saldırıya karşı başımız dik kendimizi savunabiliriz. Sanıyorum yaşanacak bir savaş bizim ulusal bilincimizi daha keskin hale getirecektir.Daha umutlu ve aydınlık günler dileklerimle…

Kürtlerin Devletleşmesi…

Arap Baharı Ortadoğu topraklarında zuhur ettiğinden bu yana Suriye’de daha bir iki sene önce var olmayan Kürt devleti gözümüzün önünde adım adım yaratılıyor.Komşunun komşuya kurşun sıktığı;acı,kan ve gözyaşı dolu bir süreç içerisindeyiz.Batı dünyası bölgesel fay hatlarını ustalıkla tetikliyor. Hristiyan devletler terör örgütleri yaratıp ayaklanmalar çıkarma, ekonomik kriz ve ambargolar yoluyla yangına benzin dökmek amacıyla sahip oldukları her türlü imkanı kullanıyorlar.Böylelikle mezhep çatışmaları tüm İslam coğrafyasını kapsama alanına alıyor. Savaşan tarafların yalnızca İslam dinine mensup bulunması garabeti devletler arasındaki acımasız çıkar kavgasının sonuçlarından sadece bir tanesi.Yazılanlara bakılırsa hedef açık: İran,Irak,Suriye ve Türkiye devletlerinden toprak kopararak devşirilecek olan Kürt devleti üzerinden Büyük İsrail’i kurmak.

Geleneksel dış politikayı terke ederek neo-Osmanlıcılık yapan Ak Parti iktidarı yüzünden komşu ülkelerle aramız uzun zamandır açık.Bölge devletleriyle aramızdaki ihtilafların yaygınlaşan terör eylemleri yüzünden büyümesi Türkiye’nin iç barışını doğrudan etkiliyor.İran ile P5+1 ülkelerinin nükleer anlaşmaya varmaları bile Büyük Ortadoğu Projesi ile bağlantılı bir gelişme.Bizde sahada uygulanan BOP sebebiyle kotarılan Çözüm Süreci saçmalığı vardı. Halka yalanlar döşenerek sunulmuştu.Gerçekler kısa süre içerisinde ortaya saçıldı.İran halkına kendi devletleri ölümcül düzeyde yalanlar bezerken orta vadede bir Kürt ayaklanması İran coğrafyasında beklenebilir duruma geldi.

Batı ekonomileri ile ambargo kıskacında kalmadan ticaret yapmak İran’ın şimdilik işine geliyor.Biz 60 yıl önce aynı hatayı yapıp Amerika’ya yaşamsal tavizler vermiş idik.Ve gün geldi ulusal çıkarlarımızı savunamaz duruma düştük.1.Körfez Savaşı’nın ardından Kuzey Irak’ta özerk Kürt yönetimi devşirildi bir şey yapamadık.Hatta ve hatta Eşref Bitlis gibi kuvvet komutanları bizzat CIA ajanı Elisabeth Shelton’ın emriyle yok edildi.Ondan önce Uğur Mumcu aynı gizli el marifetiyle öldürülmüştü.Belki de İslam referanslı cinayetlerin ya da faili meçhullerin bir çoğu Pentagon orijinli suikastlerle gerçekleştirildi. Kontrgerilla el kitabına uygun olarak hayata geçirilen özel savaş pratiğinin ülkemiz üzerinde yıllardır uygulanmasında bir NATO örgütü sayılan Gladio’nun kimbilir ne kadar payı bulunuyor!

Yaşanan kirli savaşın temel nedeni yıllardır şiddet sarmalına girmiş bulunan Kürt Sorunu’dur. Kontrgerilla,Ergenekon,koruculuk sistemi,itirafçılar… gibi yasadışı işler aynı sorundan türeyen siyasal şiddetin toplum hayatını esir almasının doğal sonuçlarıdır.Mensupları etnik bilinç kazanmış olan bağımsızlık hareketleri siyasal alanda kendilerini ifade edemedikleri takdirde önünde sonunda silaha baş vuruyorlar.Kürt Siyasal Hareketi’nin terör örgütleri ile içli dışlı bulunmasının özünde Doğu’da var olan Ağa-Şeyh-Devlet üçgeninin halkı sömürmesi gerçeği yatıyor.Feodalite ve toprağa dayalı üretim ilişkileri PKK denen belayı maalesef yaratmıştır. Sömürülen bir halkın yöneticilerinden intikam almasıdır terör örgütü.Üyeleri arasında aşiret ilişkilerine benzer biçimde önderliğin kişiliğinde bir yok olmuşlukları vardır.Kürt çocukları Amerikan çıkarları için dağlarda telef olurlarken halkıyla aynı dili konuşan siyasiler keyif sürmektedirler.Örgütün başında bulunan isimler ise terörden nasiplendiği ağalıklarını her fırsatta konuşturuyorlar.Kısacası ekonomi-politik temelli terör etnik şiddeti yaratmıştır.Bölgede var olan siyasal töre silahla varlığını sürdürmektedir.Emperyalizm ise Kürt kanıyla Kürt devleti kurmaya çalışıyor.Benim asıl şaşırdığım konu ise bu.

Ölüm Süreci…

Bir zamanlar dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan’a Medeniyetler İttifakı Eş Başkanlığı sunulurken arka planda şeytani oyun olanca hızıyla sürdürülüyordu.Bu hesabın kanlı tarafı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı sayılan Çözüm Süreci kandırmacası ile güç kazanmıştı.Aynı minvalde örgüt Suriye ve Irak’ta savaşırken ülkemizde mevzi kazanmak için sözde ateşkes ilan etti.Böylelikle silahla kazanamadığını masa başında kolaylıkla elde edebilecekti.Ve PKK zamanı gelince;önce askeri noktaları hedef alacak ardından şehir isyanları başlatacaktı.Küresel truva atı saydığımız Ak Parti hükümetiyse ölümcül tuzağa balıklama atladı.Halka mesaj olarak sunulan çözümsüzlüğün tarifi  kısa ve netti:”Analar ağlamasın!”

Stratejik zekası terör örgütü kadar bulunmayan ülkemiz yöneticileri Suriye İç Savaşı’na Baas Rejimi’ne karşı savaşan muhalefeti silahlandırarak,yaralıları tedavi ederek,iki milyona ulaşan mülteciyi topraklarımıza alarak bulaşmış oldu.MİT tırları ile gönderilen silahların namluları önce El-Nusra,ÖSO gibi örgütler aracılığıyla Suriye Ordusu’na ve arkasından IŞİD aracılığı ile Türk Ordusu’na çevrildi.Süreç içerisinde sınırlarımız kevgire dönüşmüş istihbarat örgütümüz Ordu ve AKP muhaliflerini  izlemekten milli varlığımıza yönelik tehditleri bertaraf edemez hale gelmişti. Bekaa Vadisi’nde PKK’yı koruyor diye 1998 yılında savaş açacağımız Suriye topraklarına teröristleri artık biz gönderiyorduk.Anlaşılan Ankara dolaylarında Baas Rejimi ile yapılacak en iyi mücadelenin müslümanı müslümana kırdırmak politikası olduğu kabul edilmişti.Yoksa küresel mücahitler ile bizim liberal İslamcılar Rotschild, Rockfeller ailelerine  ya da İsrail devletine mi çalışıyorlardı?Yeşilin her tonunun kan kırmızısına bulaştığı bu garip savaşta Yeni Dünya Düzeni İslam ülkelerinin liderleri aracılığıyla mı gerçekleştiriliyordu?

İşte dini değerler ağırlıklı siyasi düşüncenin ülkemizi getirdiği nokta.İnsanı esas almayıp tarikatların ticari din anlayışını gerçek İslam diye sunan anlayışın iflası.Ekonomisi durgunluğa demir atmış;halkı aynı sebepten ötürü kutuplaşmış;anayasal erklerin parçalanarak  garip mi garip yönetim anlayışının hakim kılındığı Türkiye.Bu arada koalisyon kurma çalışmaları bahanesi ile koltuk kapmaya çalışan muhalefet partileri.Ve o partilerle oynayan iktidar partisi.Halkı düşünen pek kimse yok ortalıklarda.Yoksa hükümet çoktan kurulmuş olurdu.Sanırım bu belirsizliğin sonu erken bir genel seçim kıvamına kavuşacak.Bu arada fakirlik alıp başını gitmiş,işsizlik yükselmiş, hayat pahalılanmış kimin umurunda?Parasından altı sıfır atıldığı;hırsızların baştacı edildiği toplum yapısından olumlu gelişmeler beklemek pek sağlıklı gelmiyor bana.Savaşın aklımızı başına getireceğimizi umarım…

Kanla Yazılan Strateji…

Geçtiğimiz Perşembe günü Kilis sınır hattında bir astsubay IŞİD militanlarınca şehit edilirken iki askerimiz  yaralandı.Gün boyunca çatışma devam ederken askerimizi şehit eden 5 terörist ise öldürüldü.Cuma  günü ve bu sabaha karşı Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları aynı örgütün toplanma merkezi ve mevzilerine operasyonda bulundular.Bir çok militan yok edildi.

Karşımızda bir devlet bulunmadığından PKK için yapılan sınır ötesi harekat  benzeri yeni bir durumla karşı karşıyayız.Böyle dönemlerde bilgi akışı kesik ve  yanıltıcı; aynı zamanda yalanlarla harmanlanmış durumdadır.Üstüne üstlük politika uygulayıcıları benzer sebeplerden ötürü taktik yetersizlikler içinde olabilirler. Devletin daha üst seviyelerinde Suriye konusunda tutarlı ve güncellenmiş bir devlet politikasının bulunmaması stratejik hataları beraberinde getirebilir.

Devam eden günde bir çok il genelinde terör örgütlerine karşı polisin harekete geçmesi devletin sinir merkezlerinin yeni duruma ayak uydurmaya çalıştıklarını gösteriyor.Güvenlik birimlerine istihbarat akışı sağlam kalsa bile ham bilgiyi değerlendirip operasyonel hale getiren siyasi akıl bulunmadığı takdirde yaşadığımız karanlık süreç kim bilir hangi kanlı noktaya kadar sürer gider?İstihbarat örgütleri eşgüdümle hareket etmediğinden dolayı üstüste bombalamalar yaşandı. Başarısızlık kimsenin kabul etmediği yetim evlat sayılır.Silahlı Kuvvetler personelinin CIA-Cemaat-AKP güdümlü Ergenekon,Balyoz gibi yalanlarla örülü davalarla hapse atılması sınırlarımızda can yakıcı sonuçları yaratmamış mıdır?4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan çuval rezaleti kırmızı çizgilerimizin silik kalmasındaki amillerden en önde geleni olarak kabul edilemez mi?MİT Tırları Olayı ve ülkemize alınan 2 milyona yakın mülteci Suriye iç savaşında bizi taraf konumuna getirmedi mi?Yangına benzin dökmekle ne kadar yanlış yapıldığı sanırım hükümet tarafından geç de olsa anlaşılmıştır.

Suruç Saldırısı;Ceylanpınar ile Diyarbakır’da vurulan polisler;Adıyaman ve Kilis’de şehit edilen askerler birilerinin Türk devletine kanla yazılmış mesajıdır: Okuyup izlediklerimden  edindiğim kısmi bilgilere dayanarak  verilen mesajın kamuoyunca şu şekilde okunması gerektiğini söyleyebilirim:

1-PKK ile anlaş…Her ne bahasına olursa olsun bağımsız Kürt devletinin yanında ol.

2-İncirlik dahil tüm Amerikan üslerini sınırsız kullanıma aç…Gerekirse yabancı kara birliklerinin sınırlarından intikalini sağla…

3-Daha fazla kan dökülmesini istemiyorsan ileride kurulması düşünülen Kürt Konfederasyonu’na Türk topraklarından bir kısmını gönül rızasıyla teslim et.Yoksa yaşanacak iç savaş sonrası toprak kaybın daha büyük olur.

4-IŞİD ile Batı devletlerinin istediği biçimde savaş.Teröre karşı mücadele ederken PKK örgütünü mümkün oldukça görmezden gel.

Benim Suruç ve diğer saldırılardan anladığım temel mesajlar yukarıdaki minvalde. Şimdi benim gibi her kesimden insan çeşitli öngörülerde bulunuyorlar.Bilgi eksikliği ve teorik yetmezlik sonucu çok erken sonuçlara varıyor olabiliriz. Unutulmamalı ki Büyük Ortadoğu Projesi Sovyetler Birliği yıkıldıktan itibaren son 35 senede İsrail tarafından planlanmış;İngiltere tarafından istihbaratı yapılmış;ABD tarafından uygulamaya konulan Kürt(Büyük İsrail) devleti projesidir.Konu ile yakından alakalı diğer Batı devletlerini de çeşitli rollerde görebiliriz.İçeride de satılık adamlar olduğu açık.Tehlikenin farkında olmamız lazım.

Savaşın her türlüsünün yaşandığı bir dönemdeyiz.Halkımızın direnme gücü terörle sınanıyor.Türk milletinin ilk defa karşılaştığı zorluklar değil tüm bu yaşananlar. İçeride birbirine kenetlenmiş bir toplum dışarıdan gelen saldırılara karşı daha zinde cevaplar verebilir.Türk varlığının devamı kendimize ve birbirimize olan güvenle eş anlamı taşıyor.Hiçbir haklı gerekçe bir ülkenin gerçek sahiplerinin yaşamlarından daha değerli değildir.Ancak hayat hakkı söz konusu olursa savaş için geçerli bir neden bulunduğu öne sürülebilir.Korkarım savaş için geçerli nedenlerin fazlalaştığı günlere yaklaşmaktayız.

Karanlık Adımlar…

Bugün ŞanlıUrfa,Suruç’da kadın olduğu tahmin edilen intihar saldırganı Amara Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantı esnasında kendisini patlattı.Sonuç: 31 ölü,100’e yakın yaralı… Yapılan gösterinin Kobani için destek eylemi olduğunu söyleniyor.Sanıyorum istenen amaç hasıl olunmuştur. Tanımadığımız, oturup konuşsak anlaşamayacağımız insanlar berbat biçimde hayatını kaybetti.Kör terör böyle bir şey işte.Pazar günü Irak’ta 120 kişi gene bir intihar saldırısında  yaşamdan koparılmıştı.

Ortadoğu topraklarında kanlı bir el müslüman canı bahasına Kürt topraklarını genişletiyor.Batılı devletlerin yürüttüğü Büyük İsrail Projesi ya da Büyük Ortadoğu Projesi komşularımızda Kürt Koridoru yaratarak hayat buluyor.Çözüm Süreci denilen kandırmaca aynı projenin Türkiye ayağı. Madem süreç sayesinde tek bir asker cenazesi gelmiyor neden hızla yeni kalekollar inşa ediliyor?Aslında PKK adı verilen terör örgütü Batı kamuoyunda IŞİD ile mücadele için parlatılıp durulurken Ankara Ortadoğu’da kaybedilmiş davanın izini sürüyor.Savaş milyonlarca mülteci ile birlikte sınırlarımızın içine kaymışken MİT tırları aracılığıyla yangına benzin dökmenin acı faturasını tüm ülke ödüyor. Kimilerinin beğenmediği “Yurtta sulh, cihanda sulh.” şiarına ne kadar muhtaç bir halimiz mevcut.Üstelik PKK denilen örgütte bulunan siyasi zeka bizde yok.Stratejik ve moral açıdan tıkanıp kalmış durumdayız.Ekonomik gidişat artan savaş giderleri sebebiyle enflasyon ve faizleri azdırıp durgunluk aşamasına yaklaşmakta.

Geçen günler içerisinde Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı bayan Ankara’da İncirlik Üssü’nün kullanılması amacıyla istişarelerde bulunmuştu.Benim iddiam o ki istediklerini alamayınca görev IŞİD terör örgütüne düştü. Amerikalılar kendileriyle ortak hareket edilmemesinin intikamını masum insanları öldürmekle aldı.Savaşın tüm bölgeye yayılması için yapılan manevralar işin içine Türkiye ve İran’ı katmaktan geçiyor.Kürt bölgelerinde patlayan her bomba bizi savaşa bir adım daha yaklaştırıyor.Suriye ve Irak diyarlarında beslenen yangın Türk topraklarında hüküm sürecek kanlı hesaplaşmaları gündeme getiriyor.

Bombalı saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirilmesi şaşırtıcı değil. Cerablus,Kamışlı,Kobani, Afrin,İdlib şeridinin Kürt güçlerce bir kısmının ele geçirildiği ve bir kısmının ele geçirilmek istendiği için müstakbel Kürt Konfederasyonu’nun Türkiye ayağı saldırı açısından tercih edildi. İran,İngiliz, Amerikan,İsrail,Fransız ya da Alman ortak girişim grubu da bu cinayetleri işlemiş olabilir.Artık pek bir şey fark etmiyor.Derin devletin etkisi olabilir; ihtimal dahilindedir.Diyarbakır’da HDP mitinginde yaşandığı gibi bazı karanlık güçlerin destekleriyle intihar eylemcisi planını gerçekleştirmiştir. Sokaklarda kaos yaşanması birilerinin işine gelir.Kanı kanla yıkamanın en acımasız biçimde görüldüğü zamanlarda meşum kurtarıcılar meydanları doldurur.Halk cellatına aşık olmaya başlar.Yaşamak kaygısı tüm isteklerin üstüne çıkar. Arkasından tanklar yürür.Asker silah kuşanır.Kardeş kavgası bir süreliğine durur.Umarım bu ihtimal gerçekleşme aşamasına gelmez.Dilerim içeride siyasi davalarla pasifize edilmiş Silahlı Kuvvetler dışarıda kullanamadığı korkunç  gücünü kendi halkına göstermeye başlamaz.

Savaşın Sonu…

Türkiye güney komşusundaki iç savaş nedeniyle çıkmaza girmiş durumda.Amerika ve Batılı devletlerin değirmenine su taşıyan Ak Parti politikaları nedeniyle ülkemiz 2 milyon mülteci ile başetmek zorunda kaldı.Savaş devam ettiği sürece ülkemize sığınan insan sayısındaki artış sürecek. Üstüne üstlük kapımızda nurtopu gibi Kürt devleti kurulmak üzere.Irak topraklarında yaşanan senaryo neredeyse aynı şekilde Suriye’de hayata geçiriliyor.İşin kötü yanı Türk devleti kapısındaki düşmana karşı ne yapacağını şaşırmış hale düşürüldü.Atılan her adım içeriden ve dışarıdan tepkiyle karşılanıyor.Çözüm Süreci denilen palavranınsa Suriye’deki Kürt yapılanması temellerini sağlamlaştırınca ne aşamaya kavuşacağını Allah bilir.

Terör örgütü bile Ak Partili iktidarlardan daha fazla stratejik zekaya sahip. Adamlar Irak ve Suriye’de sıkışınca Türkiye’de barış ilan ettiler.Ateşkes döneminde savaş alanlarındaki mevzilerini güçlendirdiler.İş kendilerinin istedikleri kıvama gelince ise şehir ayaklanmaları başlatacaklar.Bu siyasal tepkimenin hızlandırıcıları ise CIA-MI6-MOSSAD ve BND oldular. Ergenekon,Balyoz,Amirallere Suikast davalarının arka planında Türk devletinin savunma reflekslerini felç etmek yatıyordu.Paralel Yapı ile mücadele adı altında adalet sistemine ve polise düzenlenen operasyonlar benzer saikler ve yukarıda anılan istihbarat örgütleriyle işbirliği halinde gerçekleştirildi.Sıra Milli İstihbarat Teşkilatı’na gelirse sakın şaşırmayın.

Mezhepçilik yaparak halkını ayıranlar dış politikada benzer gafletlerin içine düştüler.”Yeni Türkiye” deyimi aynı sebeple bana hep yumuşak sesli liberallerin 2.Cumhuriyet  saçmalığını hatırlatıyor.Kemalist devlet ve ordudan nefret edenler ülkelerini ateşe atmakta beis görmediler.

Nerelerde hata ettik acaba?Kanımca en büyük hatayı geleneksel devlet politikalarını terk ederek yaptık.Bu sebeple “Ortadoğu’da oyun kurucu güç olacağız” hayalleriyle kalkışılan atakların kısa sürede süngüsü düştü.Şimdi kimsenin lafını dinlemediği güvenilmez bir ülke olduk çıktık.Bir zamanlar Esad ile gidilen tatillerin yerini savaşan unsurlara silah,mühimmat,ilaç,yiyecek sunma yanlışları aldı.Baas rejimi ise düşünülenden daha fazla direnç gösterdi.Şimdi Batılı ülkeler IŞİD sayesinde müslümanların birbirlerini boğazlamalarını keyifle seyrediyorlar.Küresel güçlerin taşeronluğunu yapan AKP bu işin içinden nasıl çıkacağının kavgasını veriyor.Seçimlerin ardından hükümetsiz kalan ülke yönetimi en hassas dönemde koalisyon partilerinin iç hesaplarına kurban edilecek.Erken Genel Seçim seçeneği mevcut durumda herhangi bir çözüm kapısını kimseye aralamayacak.

Adım adım çalışılan bir planın her safhasını yıllar içerisinde hep birlikte izledik.Borç para verilerek kamu varlıklarını satmak zorunda bırakılan bir ülke.Halkının yarısını bendensin diye ayırıp diğer yarısına benden değilsin diyerek her fırsatta hakaret eden bir Cumhurbaşkanı.Sonuç ortada…

Kendi ikbali için gözünü kırpmadan memleketini ateşe atan siyasetçilerin akıbetini herkes tahmin edebilir.Büyük Ortadoğu Projesi’nin yakıcı aşamaları ülkemize  yaklaştıkça Tayyip Erdoğan ile işi biten Batı kendisine nasıl bir son hazırlayacak merak ediyorum.Biliyorsunuz “kullan-at” siyasetçiler emperyalizm için en harika seçenektir.Lider kadrosunun basiretsizliği sonucu Ak Parti mensupları Suriye,ekonomik gerileme ve Çözüm Süreci nedeniyle halkın arasına çıkamayacak duruma gelebilirler.Yazık olacak ülkemize…

Kürt Koridoru…

Şanlıurfa Akçakale’deki Suriye sınırından içeriye doğru iki haftadır insan seli yaşanıyor.20.000 kişiye yakın Suriye vatandaşı Türkiye’ye geçiş yapmış durumda.TSK ve polis iki koldan ülkemize sığınan mültecilerin hem güvenliğini sağlamak hem de içeriye alınmalarını düzene sokmak için büyük çaba gösteriyorlar.AFAD,Kızılay ve belli başlı yardım kuruluşları da sığınmacılara ellerinden gelen yardımı sunmaktalar.Devlet ve halkımız sayesinde iki milyona yakın Suriye’li mülteci savaşın yaralarını sarmaya çalışıyorlar.

Baas güçleri  direnmeye devam ettikçe kısa ve orta vadede bu insanların yaşadıkları topraklara geri dönme ihtimali zayıflıyor.Uzun vadede ise Türk vatandaşlığına geçme şansları artmakta.Bana kalırsa Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na Suriye Asıllı Türk Vatandaşları başlıklı bir masa açılması şart oldu.Bu insanlar son dört senede yaşandığı gibi sonraki dönemde de seçme ve seçilme hakkı edinip siyasal hayata katılacak;okuyup meslek edinip istihdam edilecekler. Yukarıda bahsettiğim konu halihazırda yaşanan bir durum.Suriyeliler T.C. vatandaşlığını edindikten sonraysa kendi içlerinde yaşadıkları çatışmaları ülkemizde devam ettirip,iç savaşı ülkemizde sürdürecekler.

Savaşın acı ve korkunç yüzünü bütün çıplaklığıyla yaşıyoruz.Bir zamanlar Baas liderine”Kardeşim Esad” diyen ve o katille tatile gidenlerin yüzleri ise hiç kızarmıyor.Müslümanların birbirini katlettiği Suriye İç Savaşı’nda muhalefet güçlerini ülkemizde organize edip kendilerine giysi,silah, para,mühimmat vererek gıda ve ilaç yardımında bulunmak yangına benzin dökmekle eş anlamlı.Ne yazık ki tekbir getirerek birbirlerini katleden taraflar aynı dinin mensupları.Bu katliamı gerçekleştiren IŞİD,El-Nusra,Baas,OSÖ, PYD ve diğerleri doğrudan ya da dolaylı olarak batılı istihbarat güçlerinin egemenlikleri altındalar.

Kanla yıkanan Ortadoğu’ya oyun kurucu güç olarak girip Süleyman Şah Saygı karakolunu askeri gerekçeler sebebiyle terk eden Türkiye çaresizlikten Katar ve Suudi Arabistan’ın peşine takılmış durumda.Kendi halkını çaresizliğe itenler aynı durumu dış politikada yaşıyorlar.İlahi adalet…

İki aya aşkın süredir Suudi Arabistan ve Koalisyon güçleri Yemen’i vuruyor bizden ses yok.Aynı süreçte çıkıp İran’ı suçlamak Cumhurbaşkanı’nın işine geliyor.Anlaşılan Suudi Kraliyet ailesi ve Katar prensliğinden gelen petro- dolarlarla ülke ekonomisi çevriliyor.11 ve 12. Cumhurbaşkanları Ortadoğu’nun iğneli fıçısına dalmaya cesaret ettiklerinden beri ülkemiz huzur görmüyor.Çözüm Süreci bile Suriye İç Savaşı ile bağlantılı.Irak-Suriye topraklarında fiilen kurulan Kürt devletleri’nin sağlam hale getirilmelerinin ardından Türkiye’de silahlı kalkışmalar yaşanacak.Kürt asıllı insanlar Kobani Olayları’nda şahit olunduğu gibi birbirlerine girecekler.”Analar ağlamasın!” derken tüm ulusun anası ağlayacak.

Aynı demde PKK denen terör örgütünde bulunan siyasi zeka bizim istihbarat örgütümüzde maalesef bulunmuyor.Bana kalırsa PKK; Suriye ve Irak cephelerini açmak zorunda kaldığı için Öcalan Türk devleti ile masaya oturdu.Bu sayede savaşarak kazanamadıklarını diplomasi yoluyla elde ediyorlar.Halkına karşı kuşku duyan devlet düşmanından zerre kadar endişe etmiyor.Şimdi Tel-Abyad’ı teslim alan ÖSO ve PYD yarın Kürt petrolünü Akdeniz limanlarına akıtacak Kürt devletinin tohumlarını atıyor.IŞİD ise bu uğursuz hesabın İslam görünümlü istihbarat lideri.

Suriye işi Irak’a benzemiyor.Benzer olaylar arasındaki farklılıkları süzemediğimiz ve farklı olaylar arasındaki benzerlikleri çözemediğimiz için tarih boyunca bu topraklarda yaşanan gelişmeleri tekrar tekrar yaşıyoruz.Siyasi akıl iyi haber almayla,uzun vadeli strateji ile ülke kaynaklarını israf etmemekle başarılı olabiliyor.Bizde bu saydıklarımdan hiçbirisi yok.İşte bu yüzden aynı irade koalisyon kursa ne yazar; kurmasa ne yazar!

Mezhep Savaşları…

İran,ABD öncülüğündeki Batı devletleriyle nükleer anlaşmazlık konusunu bir süredir müzakere ediyordu.Geçen hafta içerisinde anlaşmaya varan taraflar diplomatik yolları çatışmanın önlenmesini sağlamada başarıyla kullanmış oldular.İmza atılan çerçeve metine bakılırsa komşumuz nükleer araştırma merkezlerinin,santrallerin ve ağır su reaktörlerinin sayı ve işlevlerini azaltacak.Buna karşılık 2012 yılından bu yana üzerinde hüküm süren ambargo baskısı hafifletilecek.Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Tahran’ın nükleer çalışmalarını ayrıntılı şekilde denetleyebilecek.

Halk tarafından sevinçle karşılanan mutabakatın Farslıları dünyaya daha açık hale getireceği aşikar.İlaç,gıda ve tıbbi malzeme ile sınırlandırılan dış ticaret yerini tüm mal ve hizmetlerin halka ulaşmasının sağlanacağı serbestliğe bırakacak.Petrol ihracatı zaman içerisinde artacak.Varılan mutabakatla Ruhani Yönetimi ABD ile İsrail ittifakına karşı zafer mi kazandı?Ya da bu anlaşma bir tür Pirus Zaferi’mi?Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) kapsamında bölgemizde yürütülen kanlı oyun yeni bir aşamaya mı geldi?Tüm bunları zaman gösterecek.

ABD önderliğindeki Batı 11 Eylül Saldırıları’ndan bu yana Ortadoğu üzerinde iki temel strateji uyguladı.Bush döneminde doğrudan askeri müdahale uygulamak;Obama yönetiminde mezhep ayrılıklarından büyüyen iç çatışmalar çıkarmak.İkincisinin adını Arap Baharı olarak biliyoruz.

10 gündür Yemen topraklarına Arap Birliği ülkelerinin ABD izniyle uyguladığı müdahaleyi izliyoruz.İlk aşamada amaç Şii-Sünni çatışmasını dindirmek.Diğer hedef ise petrol ve ticaret yollarını güvence altına almayı sağlamaya yönelik girişim olarak kamuoyuna sunuluyor.Operasyon’un gizli kalan kısmı ise BOP’un güncelleştirilip aşama kaydetmesi gerçeğinden başka bir şey değil.Batılılar asker ve para kaybetmesinler maksadıyla yerli halkın birbirlerini katletmesine uygun ortam yaratıyorlar.El-Kaide,Eş-Şebap,IŞİD,Boko Haram,El-Nusra ve benzeri terör örgütleri ABD Koalisyonu yetersiz kaldığı zaman gün yüzüne çıkarılıyorlar.Bu örgütler kendilerine düşen kanlı görevi başarıyla ifa ediyorlar.

Bizde ise Arap Baharı Kürt Sorunu’na yönelik Çözüm Süreci adıyla maruf.Batı devletleri bölgedeki saldırılarına karşı koymada en organize güç olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni 1 Mart 2003 tarihinde reddedilen tezkere yüzünden affetmedi.Neo-Con Paul Wolfowitz verdiği röportajda ülkemizin özür dilemesini bile istemişti.ABD, Silahlı Kuvvetlerimiz üzerindeki hıncını Ergenekon,Balyoz,İrtica Eylem Planı komploları sayesinde aldı.Amaç hasıl olunmuş terörist suçlamalarına maruz kalan Genelkurmay hayati konularda karar alamaz noktaya getirilmişti.Bu oyunda başrol oynayan küresel Truva atı Ak Parti idi.Yardımcı oyuncu rolünde ise Fethullah Gülen Cemaati sultası altındaki hakim-savcı-polis saçayağı bulunuyordu.Cemaatle işi biten CIA bu sefer 17-25 Aralık Soruşturmaları ile Adana’da yakalanan MİT tırları yoluyla AKP kılıcını Cemaatin boynuna sürmeye başladı.Polise yapılan operasyon başka ne anlama geliyor?

Şimdi meşum sıra istihbarat teşkilatına geldi dayandı.Aslında proje 7 Şubat 2012 tarihinde Hakan Fidan’ın savcılığa ifade vermeye çağrılmasıyla başlamadı.2005 Oslo Görüşmeleri ile Çözüm Süreci kandırmacasına yönelik ilk adım atıldı.Suriye ve Irak’ta mücadele eden PKK Türk topraklarında askeri açıdan rahatlasın diye hükümete zeytin dalı uzatmıştı.Şeytanla heves içinde el sıkışan Ak Parti böylelikle CIA tuzağına düşürülmüş oldu.Aynı süreçte 2009 Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi göle maya çalmaktan başka bir anlama gelmeyip akim kaldı.Peki 2013 Mayıs ayından bu yana barış sürecini çatışmasızlık halini yaşıyorsak Kobani Olayları’nda neden 50’den fazla Kürt vatandaşımız öldürüldü?Tekin olmayan bir sessizlik sancağı Türkiye’nin üzerinde dalgalanıyor.

Böylelikle sıra adalet çalışanlarına geldi.Hukuksuzluğun arşa vardığı bugünlerde Çağlayan Adliye Sarayı’nda savcımız şehit edildi.Avukat kılığına giren bir terörist ile arkadaşı yabancı örgütlere taşeronluk yaparak savcıyı katlettiler.Polis ve istihbarat teşkilatları etkisiz kılındığından DHKP-C’liler bu kadar kolay cinayet işleyebildi.Operasyonun kendisi de faciaydı.

Kısacası kanlı Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye’de bir çok aşamayı başarıyla atlatarak hayat buluyor.Devletin güvenlik mekanizmasının felç edilmesi gelişmelerin en önemli sebeplerinden birisi.Diğer asli faktör ise büyüyerek süren ekonomik kriz.Devam eden Çözüm Süreci kandırmacası ile AKP ve Karşıtları kutuplaşması krizi senkronize götürmeye yardımcı unsurlar.İkincisi çok daha tehlikeli bir gelişmeyi Sünni-Alevi çatışmasını içeriyor.Her sabah yeni bir güne uyandığımızda krizlere gebe Türkiye ile karşılaşıyoruz.Allah sonumuzu hayır etsin.

Yemen…

10  ülkenin işbirliği halinde Yemen’e saldırı başlattığı yeni tür mezhep savaşına şahit oluyoruz.Şii-Sünni karşıtlığına dayandırılan Kararlılık Fırtınası Harekatı müslümanı müslümana kırdırma acımasızlığının bir başka örneği.İslam Alemi açısından yüz karasıdır bu operasyon.Aynı zamanda ABD’nin Saddam Hüseyin’i kışkırtarak İran’a saldırttığı ve 8 sene süren İran-Irak Çatışması’na benzer yönler de içeriyor.Uzun lafın kısası yaşanan kargaşanın arka planında Hristiyan ülkeler var.Bölge, onların sahneye koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin(BOP)farklı aşamalarını tecrübe etmekte.Kamuoyuna söylenen yalan ise operasyonun Sünni ülkeler bloğunun İran’ı Ortadoğu’da geriletme çabası olması.

Suudi saltanat ailesi işlerine gelmediği yönetimleri alaşağı etmekte çok mahir.Gazeteler,bu harekatın Suudi Arabistan’ın Yemen’e düzenlediği ilk müdahale olmadığını yazıyor.Ülke,Arap Baharı’nın başından bu yana tam bir barut fıçısı.Eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih çatışmalardan dolayı iktidarı bırakıp kaçtı.Şimdiki liderse baş destekçisi Riyad’da boy gösteriyor.Otoritersizlikten dolayı El-Kaide 1990’lardan itibaren Yemen’de üstlenmiş durumda.Amerikan İHA’ları El-Kaide militanlarını vurmak amacıyla binlerce masum insanı aynı topraklarda öldürdü.Batı Koalisyonu şimdi de Arabistan ve diğer Sünni ülkeleri buraya saldırtarak iç savaşın şiddetlenmesini sağlıyor.

ABD ve Batılı Ortakları ekonomilerinin yetmediği yerde İslam karşıtı saltanat ailelerini piyon olarak öne sürüyorlar.Üstelik böylesi bir yol onlar açısından daha az maliyetli ve bizim açımızdan daha kanlı bir savaş.Petrol ya da İran işin zahiri tarafı.Konunun özünde İslam Alemi’ni tamamen yok etme amacı mevcut.Medeniyetler Çatışması’nın ete kemiğe bürünmüş hali olan BOP Ortadoğu’yu kanla şekillendirme girişimlerine yeni mevziler yaratmaya devam ediyor.

Suriye,Mısır,Yemen,Pakistan,Irak,Libya…Şimdi sıra kimde?Arap Baharı’yla birlikte bizlere iyi gözüken bir çok gelişme kanla karışık tabloya dönüştü. Sakın ola Kürt Baharı sayılan Çözüm Süreci de Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek için ABD ve ortaklarınca kotarılan BOP’un bir başka siyasi aşaması olmasın?