Karanlık Adımlar…

Bugün ŞanlıUrfa,Suruç’da kadın olduğu tahmin edilen intihar saldırganı Amara Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantı esnasında kendisini patlattı.Sonuç: 31 ölü,100’e yakın yaralı… Yapılan gösterinin Kobani için destek eylemi olduğunu söyleniyor.Sanıyorum istenen amaç hasıl olunmuştur. Tanımadığımız, oturup konuşsak anlaşamayacağımız insanlar berbat biçimde hayatını kaybetti.Kör terör böyle bir şey işte.Pazar günü Irak’ta 120 kişi gene bir intihar saldırısında  yaşamdan koparılmıştı.

Ortadoğu topraklarında kanlı bir el müslüman canı bahasına Kürt topraklarını genişletiyor.Batılı devletlerin yürüttüğü Büyük İsrail Projesi ya da Büyük Ortadoğu Projesi komşularımızda Kürt Koridoru yaratarak hayat buluyor.Çözüm Süreci denilen kandırmaca aynı projenin Türkiye ayağı. Madem süreç sayesinde tek bir asker cenazesi gelmiyor neden hızla yeni kalekollar inşa ediliyor?Aslında PKK adı verilen terör örgütü Batı kamuoyunda IŞİD ile mücadele için parlatılıp durulurken Ankara Ortadoğu’da kaybedilmiş davanın izini sürüyor.Savaş milyonlarca mülteci ile birlikte sınırlarımızın içine kaymışken MİT tırları aracılığıyla yangına benzin dökmenin acı faturasını tüm ülke ödüyor. Kimilerinin beğenmediği “Yurtta sulh, cihanda sulh.” şiarına ne kadar muhtaç bir halimiz mevcut.Üstelik PKK denilen örgütte bulunan siyasi zeka bizde yok.Stratejik ve moral açıdan tıkanıp kalmış durumdayız.Ekonomik gidişat artan savaş giderleri sebebiyle enflasyon ve faizleri azdırıp durgunluk aşamasına yaklaşmakta.

Geçen günler içerisinde Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı bayan Ankara’da İncirlik Üssü’nün kullanılması amacıyla istişarelerde bulunmuştu.Benim iddiam o ki istediklerini alamayınca görev IŞİD terör örgütüne düştü. Amerikalılar kendileriyle ortak hareket edilmemesinin intikamını masum insanları öldürmekle aldı.Savaşın tüm bölgeye yayılması için yapılan manevralar işin içine Türkiye ve İran’ı katmaktan geçiyor.Kürt bölgelerinde patlayan her bomba bizi savaşa bir adım daha yaklaştırıyor.Suriye ve Irak diyarlarında beslenen yangın Türk topraklarında hüküm sürecek kanlı hesaplaşmaları gündeme getiriyor.

Bombalı saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirilmesi şaşırtıcı değil. Cerablus,Kamışlı,Kobani, Afrin,İdlib şeridinin Kürt güçlerce bir kısmının ele geçirildiği ve bir kısmının ele geçirilmek istendiği için müstakbel Kürt Konfederasyonu’nun Türkiye ayağı saldırı açısından tercih edildi. İran,İngiliz, Amerikan,İsrail,Fransız ya da Alman ortak girişim grubu da bu cinayetleri işlemiş olabilir.Artık pek bir şey fark etmiyor.Derin devletin etkisi olabilir; ihtimal dahilindedir.Diyarbakır’da HDP mitinginde yaşandığı gibi bazı karanlık güçlerin destekleriyle intihar eylemcisi planını gerçekleştirmiştir. Sokaklarda kaos yaşanması birilerinin işine gelir.Kanı kanla yıkamanın en acımasız biçimde görüldüğü zamanlarda meşum kurtarıcılar meydanları doldurur.Halk cellatına aşık olmaya başlar.Yaşamak kaygısı tüm isteklerin üstüne çıkar. Arkasından tanklar yürür.Asker silah kuşanır.Kardeş kavgası bir süreliğine durur.Umarım bu ihtimal gerçekleşme aşamasına gelmez.Dilerim içeride siyasi davalarla pasifize edilmiş Silahlı Kuvvetler dışarıda kullanamadığı korkunç  gücünü kendi halkına göstermeye başlamaz.

Tırmandırma Stratejisi…

Yaşanan her toplumsal olayda adım adım yaklaştığımız kanlı hesaplaşmanın izlerini görüyoruz.Pazar gecesi İnegöl’de,dün Hatay-Dörtyol’da yaşanan tehlikeli milliyetçilik sokaktaki iki grup arasındaki alacak-verecek davasına indirilemeyecek kadar önemli işaretler taşıyor bana kalırsa.Bir yandan “Balyoz Darbe Planı” nedeni ile tekrar tekrar gözaltına alınıp serbest bırakılan ve yeniden tutuklama emriyle çağrılan askerler;diğer yandan referandum gülmecesinin tuzaklara ram ettiği siyasetçiler…Her ikisi de krizin yarattığı sosyal patlamayı görmezden gelerek kendi dertlerine düşmüş durumdalar.

Peki tüm bunların arka planında ne gibi uzun erimli stratejiler var?
1-ABD,Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devleti kurmak için bölgedeki en organize güç TSK’yı çeşitli yöntemler kullanarak zayıflatma çabasında. Ergenekon Davası, AKP ile ABD’nin hükümete yakın polis ve adalet unsurları ile MİT teşkilatı kullanılarak bir araya geldiği tertiplerin kod adı sanki.Her tutuklama kararında hastaneye yatan emeklilerden nasıl darbe lideri devşirilecek merak ederim?
2-Türkiye açısından Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ni uygulamak amacıyla Medeniyetler İttifakı eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan daha iyi bir isim akla gelmiyor.Abdullah Gül,Bülent Arınç,Hüseyin Çelik vb… Türk büyükleri halka ılımlı İslamı yavaş yavaş alıştırmak için en uygun siyasi kimlikler.
3-2001 yılı öncesinde başlayan ve ardından devam eden krizlerle çökertilip dışa bağımlı hale getirilen ekonominin yarattığı kaos, toplumsal hareketlilik için en uygun beşeri iklimi yaratmaktadır.Şehit cenazelerinin yeniden gelmeye başlamasıyla işsizliğin kol gezdiği Anadolu bozkırında kutuplaşma artarken şiddete meftun gruplaşmalar bu sayede yanaşık düzende bir araya getirileceklerdir.

İşte size varlık-yokluk kavgasının bana çizdirdiği kısa Türkiye portresi. Bu betimleme sadece iç ve dış düşmanlıklara akıl erdirip suçu onlara atarak sorunun özüne inememenin çaresizliğini de içeriyor.Ülkemiz bir yandan bireysel terör sayesinde çatışma heveslisi insanların bollaştığı kışla tipi demokrasi günlerine geri dönerken diğer yandan üretimin tıkanması, üstelik adil biçimde paylaşılmaması yüzünden sosyal hayatında cemaatleşme şarkısını en üst perdeden söylemekte.

Rant ekonomisinin gelip dayandığı nokta böylesi çatışma dolu geceler değil mi?Hataları başkalarında arayarak kendimizi kandırmanın yolunu dış düşman fenomeniyle gideremeyiz.Şapkayı önümüze koyup düşünmenin tam zamanı.Barış gemisi henüz kalkmadan yetişip binmek gerekir.

Soykırım Tasarısı…

Ermeni Açılımı ilk somut meyvesini Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin “Soykırım Yasa Tasarısı”nı kabul etmesiyle verdi.İşin bundan sonraki safhası Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin tasarıyı gündeme almasıyla devam edecek.Eğer Senato bu yasa tasarısını onaylarsa Başkan Obama,yasama organından geçip önüne kadar gelen krize çözüm arayacak.Belki de Soykırım Tasarısı nedeniyle her 24 Nisan’da yaşanan gerginlik bu yıl derinleşerek büyüyecek.

Şimdi çıkıp “ABD zaten Ermeni dostu.Soğuk Savaş döneminde bizi hep kullandı bu sefer AKP’yi Stratejik Ortaklık bahanesiyle kullanıyor!” diyeceğiz.Uluslararası ilişkilerin soğuk gerçeklerini duygusal kılıflara büründürmekle ne kadar doğru yapıyoruz?Tarih boyunca Rus Çarı’nın yaptığını şimdi ABD Başkanı oy kaygısıyla tamamlıyorsa olağan akışı geriye çevirmek güç iş.1915 yılı içerisinde,özellikle savaşın son dönemlerine doğru Hristiyan Ermeni Cemaati’nin İttihat ve Terakki liderlerince şifai emirler verilerek Teşkilat-ı Mahsusa tarafından savaş şartlarında göçe zorlanması gerçeği Ermeni Çetecilerin Van, Erzurum, Bayburt ya da diğer Doğu illerinde korkunç katliamlarını gizlemez.Bunun yanında göç yolunda aşiretlerin saldırılarına maruz kalan,hastalıklarla kırılan bir halk var ortada.Tehcir’in yarattığı göç dalgası Ermeni toplumunu bir daha biraraya gelemeyecek derecede ayırmıştır.Bunu hiçbir halk unutamaz.Tıpkı ASALA militanlarının 1970 ve 80’li yıllarının başında diplomatlarımızı şehit etmesini unutmadığımız, Hocalı Katliamı’nı nefretle hatırladığımız gibi.Hocalı’da 1991 yılında Ermenilerin Rus Ordusu yardımıyla Azerileri katletmesi güvenli bir ülkede yaşamanın önemini bizlere bir kez daha hatırlatıyor.Dağlık Karabağ’ı işgal eden Ermenistan devleti hala o topraklardan çekilmedi. Minsk Grubu,AGİT… adına her ne derseniz deyin, Azeri kardeşlerimizin yanında olmak boynumuzun borcu.

Duygusal problemler halinde uç veren iç çatışmaların çözümü çok zorlaşıyor.Özellikle Filistin-İsrail,Ermeni-Türk,Boşnak-Sırp,Azeri-Ermeni anlaşmazlıkları gibi aynı coğrafyayı paylaşan ancak farklı etnik köken ve dinden gelen halkların çatışmasını silahlı müdahalede bulunmadan önlemek imkansız.

Din ve kültür farklarının Soğuk Savaş döneminin göreli istikrarının yerini almasıyla yaşanan mikro-savaşlar 11 Eylül Saldırıları ile boyut değiştirmiş, İslam dünyası “Terörle Savaş” adı altında kana bulanmıştır.Maalesef tarihte tanık olunan gerçek stratejik ortaklıklar din, kültür ve ırk birliğine dayananlar olmuştur.Modern zamanlarda artık geride kalması gereken bu anlayış toplumlar içe dönük hale getirildikçe yabancı düşmanlığı ya da ırkçılık biçiminde kök salıp büyüyor. Hollanda’da, İsviçre’de, Fransa’da hatta bizde yaşanan karşı taraftan olana düşman gözüyle bakan bu zihniyet nefret ikliminin katılaştırdığı önyargıların iyice uç vermesiyle hayat buldu. Bunun adını ekonomik krizle işsiz kalanların sınıf farklılıklarının suçunu yabancı düşmanlığı haline getirmeleri olarak koyabiliriz.

Osmanlı halkının son dönemlerinde tecrübe ettiği 93 Harbi, Balkan Savaşları,I.Dünya Savaş’ının kanlı bilançosu : Yıkılan bir imparatorluk, milyonlarca ölü,dağılan aileler oldu.Büyük Ortadoğu Projesi,İslam coğrafyasının parçalanıp kana bulanması planına dayanması hasebiyle gelecek zaman ırkçı nefretin arttığı,dinin terörle anıldığı günleri beraberinde getirecek.El-Kaide,Leşker-i Tayyibe,Hamas bu örgütlerin önde gelen isimleri olarak anılacak,müslümanlar ise terörist.Peki ya burnumuzun dibinde katliam yapan Ermenistan, İsrail,ABD,Rusya gibi devletler hangi sıfatla anılacaklar?

Referandum…

Ankara’da 78 gündür süren TEKEL eylemi bugün sona erdi.Bir aylığına tatile giren işçiler çadırlarını toplayıp evlerine geri dönüyorlar.Danıştay’ın kararıyla nefes alan TEKEL işçileri bir yandan da sendikalarının eylemlerine ara verme kararına anlam veremediler.Haberlere bakılırsa polis zoruna gerek kalmadan çadırlarını elleriyle sökenler 1 Nisan’da yeniden Türk-İş binasının önünde eylemlerine devam edecekler.Hakkını arayan emek kesimi karşısında zora düşen sermaye temsilcisi hükümet güvenlik güçlerini devreye sokmadan Tek-Gıda İş Sendikası geri adım attı.Su faturasını ödeyemediği için gözleri görmeyen,felçli 79 yaşındaki Dursun Ersellegil 4 günlüğüne hapse atanların işçilere merhamet etmesi zaten beklenemezdi.Böylelikle ivme kazanan hareket akamete uğradı.

İktidar partisi AKP kendisine gereken zamanı kazandıracak anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek için düğmeye bastı.Bu süreçte MHP ve CHP’nin desteğine ihtiyaç duymadığını ifade eden Başbakan muhalefet partilerini referandum kültüründen haberdar olmamakla suçladı.”Yumruğunu sıkanlara elimizi açamayız” diyen Erdoğan, zaman geçirmeksizin harekete geçmeyi planlıyor.Anayasa değişikliklerinde kilit parti olan BDP ise pazarlık masasına oturarak seçim barajını düşürme çabasında.Her iki partinin toplam oyları kabul yeter sayısına ulaşmaması durumunda değişiklikler konusunda halka başvurma yolu açılıyor.İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Yargıyı köşeye sıkıştırmak amacıyla HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ne üye seçiminde kendi lehlerine değişikler planlayan iktidar kanadı erken bir genel seçimi de engelleme gayreti içerisinde.Ergenekon Davası’nı Erzincan’a kadar yayıp Başsavcı İlhan Cihaner ile 3.Ordu Komutanı Saldıray Berk’i de katan AKP,Darbe Belgesi’nin gerçek olduğunun dört ayrı incelemeyle sabit bulunmasıyla hızlıca harekete geçti.Geçen haftaki zirvede Balyoz Darbe Planı’nda isimleri geçen emekli kuvvet komutanlarının tahliyesi karşılığında yapılan anlaşma Dursun Çiçek’i içeri atma gayesiyle sürüyor.Böyle giderse gelecek günlerde tutuklananlar arasında İlker Başbuğ ve Işık Koşaner’de yer alacak.Emekli Genelkurmay Başkanları Yaşar Büyükanıt ile Hilmi Özkök, hükümet yanında TARAF tutmalarının karşılığında rahatsız edilmeyecekler sanırım.

Gizli ve satılmış tanıklar,yasadışı telefon dinlemeler,geceyarısı ev baskınlarıyla sürdürülen Ergenekon Soruşturması yurt çapına yayılan bir psikolojik terör eylemi halini aldı.Demokratikleşmenin tersine teyellendiği bu soruşturma:Türkiye Cumhuriyeti devletinin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeniden biçimlendirilmesini hedefliyor.Ilımlı İslam ülkesi olma yolunda geri dönülmez bir yola girdiğimiz mevzubahis.Soğuk Savaş dönemindeki Yeşil Kuşak teorisinin ısıtılıp Medeniyetler İttifakı sosuyla müslüman ülkelere sunulmasını yeniden yaşıyoruz. Büyük Oyun’un üzerimizde dikilmiş provasıyla elele veren Ergenekon Davası devam ederken akıllara seza bir referandum kampanyası zaman kazanma açısından Türk tipi siyasette can simidi misali durmakta.

Ekonomik durum kötüleştikçe sokaklar güvensizleşiyor,siyaset ısınıp sinirler geriliyor.Boş teneke çok öter cinsinden açıklamalar kutuplaşmayı arttırmaktan başka bir işe yaramamakta.Ne yazık ki toplum çapında düşman pususuna düştüğünü göremeyen bir körler ülkesi haline getirildik.

En Zengin 100 Türk Büyüğü…

Forbes dergisi her sene yerel ve küresel milyarderlerin isimlerini liste halinde sunar.Krizle birlikte sermayelerinde kayıp yaşayanlar listenin alt sıralarına düşer sonra tekrar varlıklarının gerçek karşılıklarının olduğu seviyeye çıkarlar. Bu sene Türkiye’de en zengin kişi FİBA Holding’in sahibi Hüsnü Özyeğin…Servetinin değeri 3 milyar $…O ismi 2.9 milyar dolar ile Mehmet Emin Karamehmet izliyor.Çukurova Holding ile Turcell’deki hisseleri bu zenginliğin mendireği. Üçüncü sırada ENKA Holding kurucusu Şarık Tara var.Varlıklarının dolar karşılığı 2.6 milyar $.En zengin aile ise Sabancı ailesi.Toplam gelirleri 10.3 milyar dolar.100 En Zengin Türk vatandaşının toplam varlığı 87 milyar olurken geçen seneye göre artış 31 milyar $.Katılan üç yeni isimle birlikte 28 Türk vatandaşı dolar milyarderi..Güle güle harcasınlar,başarılarının devamını dilerim.Tüm bu rakamlar dolar bazında hesaplanırken herhangi bir döviz krizinde TL. karşısında katlanacağını tahmin edersiniz.

Sevgili okuyucular,darbe darbe diye ortada gezinenlerin esas sakladığı gerçek alabildiğine bozulmuş gelir dağılımı anarşisi değil mi?Ekonomide devam eden mutlak iktidar kavgasının siyaset hayatında yaşanan sanal gerginliklerle örtülmek istendiği bir gölge oyunu mevcut.Uluslararası Finans Enstitüsü’nün iktisadi küçülmeyi %6.5 oranından %7.5 seviyesine göre yeniden düzelttiği 2009 yılında GSMH kabaca 800 milyar $ düzeyinde yer bulacak.(Bu rakama kayıtdışı dahil değil.)En zengin sınıfın varlığı toplam gelirimizin neredeyse %10’nundan daha fazlasını teşkil ediyor.Bunun anlamı 73 milyon nüfusa sahip koskoca bir ülkenin tüm sene boyunca topu topu 100 kişi için çalıştığıdır.

Yazılarımda bahsettiğim Ergenekon ekonomisi deyiminden kastım işte buydu.Borçlanarak tüketmeye teşvik edilmiş sosyal sınıfların fakirlikleri bahasına elde edilmiş aşırı zenginlik.Niteliksiz insanların verimli biçimde çalışma aklına sahip olmadıkları ekonomi-politik yapı.Bu altyapı üzerine kurulmuş halka uzak devlete yakın yönetim anlayışı ekonomiden ödünç aldığı krizleri siyaset gündemine taşıyor.Darbe soruşturmalarının yozlaşmış bir toplumu korku ile dizginleyeceğini hesap edenler bu düzeyde birikmiş basıncın kendilerini koltuklarından kazıyıp atacağını düşünmekten uzaklar.Paranın insani değerlerin önüne geçtiği sokaklarda güvenle yürüyemezsiniz.

Sabah saatlerinde Şili’de 8.5 şiddetinde deprem meydana gelmiş.Bu çaptaki sosyal sarsıntıyla yıllardır yaşıyoruz. Bireysel ya da örgütsel terör üreten ekonomik fay hatları kutuplaşmanın anahtarını elinde sallıyor. Bu dönemlerin hakim zihniyeti olan milliyetçilik,içe kapanmış insanların kendilerini ifade biçimi.Varlık-yokluk kavgasının etnik kimlik biçiminde dışa vurumu bana kalırsa.Halka bu kadar yüklenilirse Türk sosyal değişimi toplum mühendisliklerinin çok ötesindeki tepkilerle akamete uğrayabilir.Dış dünyada Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile hayat bulan Yeni Dünya Düzeni,Soğuk Savaş dönemindeki ABD destekli Yeşil Kuşak projesinin mücahitlerini Taliban ya da El-Kaide biçiminde yeniden dönüştürdüğü gibi AKP yakın zamanda gerisini kuranlara dönen bir boomerang haline gelebilir.Zaman bize öyle gelişmeler gösterecek ki şaşırmadan duramayacağız. Dünya üzerinde birbirlerine benzeyen Ergenekon ekonomileri savaşlarla güç buldukça bizler daha da fakirleşeceğiz.

Bahçeli Düğünü…

Devlet Bahçeli, önceki gece Rahmi Koç Müzesi’nde işadamları ile biraraya gelmiş.Kendilerinden korkulmaması gerektiğini dillendirirken sermaye kesimine müstakbel Başbakan edasıyla kurmaylarıyla birlikte sunumda bulunmuş. Bunun adını şimdi koyalım:”Sermaye Açılımı”…AKP ile koalisyona bile kapılarını açık bırakan Bahçeli, bana kalırsa 70’lerin Milliyetçi Cephe hükümetlerinin arayışı içerisinde.57. Koalisyon döneminde istikrar uğruna Başbakanlık sıfatından feragat ettiğini söyleyen MHP Lideri,AB reformlarını kendilerinin başlattığını,Kopenhag Kriterleri konusunda ilk adımları üçlü koalisyonla birlikte hayata geçirdiklerini ifade etmiş.Konuşmasında faşizm suçlamalarını AKP’den yansıyan tek adamlık saplantısına bağlayan Bahçeli,Kürt halkı ile bir sorunları olmadığını,Kıbrıs,AB ve Ermenistan gibi konularda önce müzakere,sonra eylem yapılması gerektiğine değiniyor.

Bülent Ecevit, son koalisyon döneminin Başbakanı idi.2001 Ekonomik Krizi’nin ise MGK toplantısı ardındaki mimarı. O zaman Başbakan Yardımcısı olan Devlet Bahçeli ile Mesut Yılmaz,IMF’nin gönderdiği Kemal Derviş’e kerhen katlanmak zorunda kalmışlar,finansal krizin hemen ertesindeki Kasım 2002 Seçimleri’nde barajı bile aşamamışlardır.AKP,işte böyle bir krizin mirasını derdest ederek iktidara gelip,Abdullah Gül başkanlığında 58. hükümet görevini devraldı.O saatten sonra Recep Tayyip Erdoğan,Deniz Baykal’ın da destekleriyle Mart 2003 Ara Seçimlerinde milletvekili olarak Başbakanlığa uzanmıştır.

Böyle kısa bir girizgahtan sonra konunun esasına gelelim.AKP’ye iktidar koltuğunu altın tepside sunanlar dönemin koalisyon partileridir.Şimdi Ecevit hayatta değil,Mesut Yılmaz siyasi açıdan bitmiş durumda.Solun yapacağını sağın gerçekleştirdiği ülkemizde CHP, devletin partisi devam edecek gibi görünüyor.Geriye kala kala Devlet Bahçeli’nin MHP’si kalıyor.Üstelik Demokratik Açılım denilen senaryonun kendilerine yaradığı muhakkak.İşsizliğin gitgide arttığı Türkiye’de aç kalmış kitleler nezdinde solun gideremediği boşluğu milliyetçi partiler kapatacak gibi.Paylaşılması gereken %70-75’lik bir oy pastasından bahsediyoruz.Bu sebeple Bahçeli,sermaye kesiminden başlayarak iktidar yoklaması yapıyor.Bugünkü iktidarın müsebbibi olanlar yarın kimlerin değirmenine su taşıyacaklar merak ederim?

Faşizm, insanlık ailesinin çocukluk dönemi hastalığı bana kalırsa.Mevcut yargı krizinden dolayı birbirlerini faşizmle suçlayanlar bu durumu giderme konusunda hiçbir şey yapmıyorlar.Yarın yeni bir koalisyon döneminde rant amaçlı biraraya gelişler ilk ciddi krizde nişanı atmalarla sona erecek.Halkımızın bilinçli olmaktan ari tercihleri sonucunda sağa mahkum olmuş siyaset teknesi kayalıklara bodoslama gidiyor.Dünya,GOP sayesinde Yeni Dünya Düzeni’nin sancılarını savaşlar ve global ekonomik krizi kaldıraç olarak kullanılarak yaşarken İslam coğrafyasının birer birer emperyalizmin işgali altına girdiğini görmek üzücü.Üstelik emperyalizm tüm bunları kendilerini dindar,milliyetçi olarak tanımlayanların iktidarında elde etti.Oyunun böylesine acımasız ve büyük olması karşı tarafın işini şansa bırakmamasını sağlıyor.Peki, biz başımızı kaldırıp etrafa göz gezdirirsek Devlet Bahçeli’nin kriz yaratmaktan gayrı bir işe yaramayan ideolojisine ülkeyi terke etmekle en büyük günahı işleyeceğiz.Gelen gideni aratacak galiba

Davutoğlu Tahran’da…

Stratejik ortağı tarafından bölgesel güç olarak addedilen Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bugün Tahran’da.Katar’da gerçekleştirilen Başbakan ile H.Clinton arasındaki görüşmenin ardından İran’ı ziyaret eden Davutoğlu’nun amacı ne olsa gerek?Tabii ki olası bir savaşa engel olmak. İran devletinin uranyum zenginleştirme işini kendi başına halledeceğini dünya kamuoyuna açıklamış olması uluslararası baskıyı arttırırken son bir iyi niyetli çaba da bizden geliyor.Tüm bunlara rağmen Tahran’ın tutumunun değişeceğini düşünmek safdillik olsa gerek. İçeride sıkıştıkça dış düşman arayan dini yönetim muhalefete baskı uygulamak için Besiç’lere daha fazla yetki ve mali kaynak ayırırken Belucistan eyaletinde Cundullah denilen sünni örgütle çarpışıyor. Maalesef Haziran seçimlerinden bu yana girdiği kargaşa ortamından bir türlü uzaklaşamadı.Sanki gizli bir el oraları sürekli karıştırmakta.Irak, Pakistan,Afganistan,şimdi Yemen ve İran…GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) sayesinde küresel güçler savaş imkanlarını senaryolarına her türlü ihtimali dahil ederek genişletiyorlar.

Son gelişmelerden birisi Çin’in İran ile Güney Pars sahasında petrol arama çalışmalarına başlayacağını ilan etmesi.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın kenara çekilmesinden sonra İran yüzünü artık doğunun yükselen gücüne çevirdi.ABD’nin füze kalkanı projelerinden vazgeçmesi karşılığında Rusya nükleer silahlanma konusunda Batı tarafında yer alıyor artık.Sınır komşumuzun diplomatik baskıların ardından ambargo, o da yetmezse havadan vurulması Türkiye’ye ne gibi etkilerde bulunur?Bana kalırsa bu kadar devletin vurulmasının ardından sırada ülkemizin olduğunu düşünmek hiç şaşırtıcı değil.ABD’nin bir zamanlar müttefik sıfatıyla el ele verdiklerini şimdi yok etmeye kalkışması 25 sene sonra neler yaşanabileceğini gözler önüne seriyor.

İktidar partisinin küresel gücün tüm isteklerine evet demesine rağmen Ermeni Soykırım Tasarı’sının Senato ve Temsilciler Meclisi’nde kabul edilme ihtimali günden güne artıyor.İşte size Kürt ve Ermeni Açılım’larının bonusları.Araya sıkıştırılmaya çalışılan Alevi,Roman Açılımları ise sadece göz boyamak amaçlı bana kalırsa.Halk, işsizlik ve açlıktan kırılırken bir yerlerden talimat alarak yola çıkanların sonları hüsranla bitecek gibi.Bu arada AB’den hiç bahsetmiyorum.Zira Kıbrıs konusunda istediklerini almadıkça yazılan raporlar hep Rumlar lehinde çıkacak.

Karamsarlıktan öte bir gerçekçilik bana ekonomideki gerilemeden miras kaldı.İki senedir yürütülen IMF görüşmeleri halen devam ediyor. Ergenekon Davası,3.Ordu Komutanı’nı şüpheli sıfatıyla adliyeye çağrılmasından sonra ilginç bir hal aldı.Tıpkı İsmailağa Cemaati’ne karşı sürdürülen operasyonun savcısı İlhan Cihaner’in ev ve işyerinin aranması gibi…Osman Şanal,tutukladığı devlet görevlilerinin yanlarına yenilerini ikame etmeye çalışırken hukukun aldığı yara kimsenin umurunda değil.

Tüm bu yaşananlar Habur’da PKK’lıları davul zurnayla karşılayanların mahkemeleri siyaset alet etmelerinin acı örnekleri.Tarihe şahitlik ederken tepkisizliğimiz nedeniyle gelişmeleri anlamlandıramıyoruz Küresel Güç, ülkemizi çoktan işgal etmiş kendi kurallarını taşeronlar aracılığıyla bizlere dayatıyor.Halkın bir lokma bir hırka anlayışı adım adım yok edilirken açlıkla imtihan edilen kitleler sokakları adımlamaya devam edecekler.Askerin siyasete alet edilmesi safha safha gerçekleştirilirken Kozmik Odalar’da itibar kaybedenlerin çuvalcı generali Ankara’da ağırlaması bu itibar zedelenmesinin toplum düzeyindeki karşılığını elimizdeki ekmeğin gitgide azalmasıyla ödüyoruz.Uzatmayayım.Katar’da Başbakanımıza bazı buyruklar sunanlar GOP senaryolarını çoktan uygulamaya koydu.Neyse bu kış uykusu da geçer.

Devletçikler Zamanı…

ABD Başkanı Barack Obama Ağustos sonundan itibaren Irak’taki askerlerinin çekilmesinin tamamlanacağını söylemiş.Irak devleti ile imzaladıkları SOFA anlaşmasına göre 2011 yılına kadar belli başlı görevler dışında tüm askerlerini çekme taahhüdüne giren süper güç Deniz Piyadeleri’ni bölgeden çıkardı bile.Mart ayında yapılacak Parlamento seçimleri öncesinde Joe Biden sık sık Irak’ı ziyaret ederken bu hafta Washington’da bulunan Mesud Barzani gelecek günlerin siyasi talimatlarını ilk elden almış olsa gerek.Kerkük şehrinin statüsünden tutun merkezi hükümet ile petrol anlaşmazlığına,Kürt Bölgesel Yönetimi’nin silahlandırılmasından Arap-Kürt karşıtlığına kadar her konu zaten hassas olan iç dengelerin terörist saldırılarla bozulmaya ne kadar açık bulunduğu ortaya koyuyor.Geçtiğimiz gün gerçekleşen Kimyasal Ali’nin idamı,Sünni Baasçıların seçimlere katılmasının engellenmesi, sınır konusunda Suriye ve İran ile devam eden anlaşmazlıklar, Türkiye’nin Kürt devleti hassasiyeti mevcut gerginliklere eklendiğinde çok bilinmeyenli denklemin bir yanında ABD-Kürt Yönetimi dururken diğer yanda Şii-Sünni çoğunluğun buna karşı getireceği tepkisel milliyetçilik var.

2003’deki işgalin ardından Şii ağırlığının bölgede gitgide artması başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni nüfusun yoğun bulunduğu devletleri endişeye sevk etti.Yemen’de El-Kaide güçleri var diyerek Suudi sınırındaki köyleri insansız uçaklarla bombalamak terörle mücadelenin sivil halka mal olmuş acı faturalarından sadece bir kaçı.İran,nükleer anlaşmazlığın doğuracağı sonuçlara kendini hazırlamakla meşgul.Yemen bu devlet için çatışmadan kaçınılması gereken bir yer haline dönüşüyor..Aynı durumu Lübnan’da Hizbullah ve Gazze’de Hamas üzerindeki İran etkisinin azalmaya başlamasında görebiliriz. İran devleti uluslararası alanda yalnız bırakılırken Pakistan’dan devşirilecek bir Belucistan devleti Türk devletine benzer tehdit algılamasını İran’ın önüne koyacak.

ABD askerlerinin Afganistan’da bulunan güçlerini 2011 Temmuz ayından itibaren çekmeye planlaması şimdiki asker stokuna yapılan eklemelerin Taliban’ın mevcut durumdan daha fazla faydalanmasından başka bir işe yaramamasına neden olacak gibi.İstanbul’da yapılan Af-Pak zirvesi ve hemen ardından düzenlenecek Londra Konferansı El-Kaide ile savaşta uygulanacak küresel bir planı bizim gibi devletlere ezberletmekten başka bir anlam taşımaz bana kalırsa.Altyapısı yıkılmış Afgan devleti ile iç savaşa gitgide yaklaşan Pakistan kendi yakalarını kurtarmaya çalışırlarken Açılımların açlıktan artık yenmez olduğu Türk siyasal hayatı darbeli bir geleceği öngörmemize yol açıyor.

Son söz:Bulunduğumuz bölge kaostan uzak bırakılmıyor.Tesbih taneleri gibi istikrarsızlaştırılan Ortadoğu ve Yakın Asya ülkeleri geleceğimizdeki karanlık senaryoların öncü sahneleri gibi durmakta.

Türkiye Saldırıya Uğrar mı?

Batı Dünyası 2010 yılına El-Kaide bağlantılı Nijerya vatandaşının Amsterdam’dan Detroit’e giden uçağa terörist saldırıda bulunması girişimini konuşarak girdi.Yemen sınırları içerisinde yer alan El-Kaide militanları tarafından yetiştirilen öğrenci, babasının ABD devletine uyarıda bulunduğu halde vize işlemlerinde olsun havaalanına girişte olsun bir sıkıntıyla karşılaşmamış.Bu olayın üzerinden daha bir hafta geçmeden Danimarka’da Hz.Muhammet’e hakaret içeren karikatürleri çizen kişiye Sudanlı bir şahsın bıçak ve baltayla düzenlediği saldırı gündemi meşgul eden diğer olay haline geldi.Bu durum gösteriyor ki;ekonomik krizle işsiz kalan,sağ politikalara çark eden,yabancı düşmanlığını çok övündükleri demokratik hayata yeğ tutan medeni! toplumlar kendi ülkelerinde yaşayan İslam inancına bağlı insanların hayatlarını terörizm paranoyası nedeniyle daha da zorlaştıracaklar. İsviçre’deki minare referandumu,batılı ülkelerin havaalanlarında sıkılaştırılan güvenlik tedbirleri gelecek günlerde yaşanacak tartışmaların hangi konuları kapsayacağına dair ipuçlarını göstermekte.

Yemen ve İran…GOP kapsamında hedefteki iki ülke.Bir süredir CIA ajanlarının Yemen’de saha çalışmaları yaptıkları daha geçenlerde açıklanmışken ne tesadüf o topraklarla bir şekilde bağlantılı El-Kaide üyesi genç kendi ürettiği patlayıcı düzenekle yukarıda anlatılan saldırıya kalkışıyor.ABD Merkez Komutanı David Petreaus’un Yemen ziyaretinin hemen ardından ABD,İngiltere ve Fransa devletlerinin Sana büyükelçiliklerini kapatıp dün itibariyle sadece ABD elçiliğinin tekrar açılması Yemen’de meydana gelen iç karışıkların ardından ülkeye uygulanacak olan yeni saldırı planının ipuçlarını göz önüne seriyor.İran ise nükleer silah üretme girişimi nedeniyle İsrail’in uzun vadedeki stratejisinde yok edilmesi gereken güç olarak belirlenmiş,Haziran seçimleri nedeniyle yaşanan iç kargaşa artarak sürmeye devam etmiştir.

Türkiye’de CIA odaklı AKP taraflı yaşanan psikolojik savaş ekonomik krizin yokluğa düşürdüğü kitlelere Açılım soytarılığını sunup özünde zengin ile yoksul fay kırığına dayanan ayrışmaya etnik kimlik gömleğini giydirmiştir. Yemen,İran…ardından hangi ülke gelecek?Doğrudan saldırı düzenlenmese bile PKK vasıtasıyla devam edegelen düşük yoğunluklu savaş başımızı kaldırıp,olayları anlamlandırmamıza engel oluyor.İkbal derdine düşmüş iktidar odaklarının suikast,darbe,Ergenekon paranoyaları kendi sonlarının benzerlerinden pek de farklı olmayacağını gösteriyor.Bu süreçte korku toplumu yaratma girişimlerinin kendi korkularının gerçeğe dönüşmesiyle sonuçlandığını rahatlıkla öne sürebiliriz.Yabancı istihbarat kuruluşlarının servisiyle kara propaganda örneklerini hergün gördüğümüz sanal gündem toplumsal farklılaşmanın kimlik kaygısına ve bu durumun varolma savaşına dönüşmesini sağlamıştır.

Hedef belli;GOP ile İslam dünyasını Batı dünyasından tümüyle ayırıp araya çizilen utanç duvarıyla Doğu ülkelerini çok kutuplu dünya düzeninin getirdiği yeni ekonomik modele bağımlı kılmak.Ardından uygar-geri kalmış ayrımını bu ülkelere kader olarak benimsetip kendilerinin hempası olmasını sağlamak.Türkiye, Mustafa Kemal ile bu girişimi paramparça etmiştir, gerekirse gene eder.Kimi kılıç artıklarının dönüp dolaşıp AB ağızlarıyla bu ülkeye meydan okuması nesebi sahih olmayanların yetim hakkı kokan ağızlarına yakışıyor.Gün ayrım değil,birlik günüdür.Düşmanı sevindirmek anlamına gelen Açılım saçmalıklarını bir kenara bırakıp halka iş sağlama, ekmek sağlama,ekonomik demokrasi sağlama günüdür.Ciddiyet gerektiren işlerin ise gayrıciddileşmiş bu iktidar ile olmayacağı ise o kadar açık!

Bir Ocak İkibin On…

Hepinize tekrar iyi yıllar…Yılbaşı rehavetinin akşam karanlığına karıştığı yılın ilk saatlerinde umutlarınızı her daim diri tutmanızı dilerim.
Haber bültenlerine karışan acılar ise durmadan devam ediyor:Pakistan’ın,Lakki Mervat şehrinde voleybol maçına düzenlenen bombalı intihar saldırısında 70 ölü,65 yaralı var.250 kg. patlayıcıyla kendisini havaya uçuran militan aynı toprağın insanlarını acımasızca yok etti.Kardeş diye kabul ettiğimiz ülkelerin ölümcül sancıları sarıklarında dinamit lokumu taşıyan mollalarla CIA-MOSSAD örgütlerinin el ele vermesinin doğal sonucu.İslam ülkelerinde yaşanan kaosun sebebi ise 11 Eylül Saldırıları ve bu saldırıları takiben ABD işgallerinin Ortadoğu’da hayat bulması oldu.İstihbarat örgütlerinin saha çalışmalarının kanla yazılan senaryolara uygun ortam sağlaması iç çatışmaları Türkiye,İran,Yemen gibi ülkelere domuz gribi hızıyla yayıyor.Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne (GOP) su taşıyan taşeron siyasi iktidarlarla el ele veren Batı kendisine karşı denge güç oluşturacak Doğu ülkelerine Haçlı Seferleri’ni Medeniyetler İttifakı palavrasıyla yedirmekte.Bana kalırsa İttifakın eş başkanı seçilen Tayyip Erdoğan küresel güçlerin kuklası işlevi gören başkanlık görevinden ayrılsa iyi eder.Çünkü Erdoğan,Müslüman kanını kendine helal edenlerin değirmenine su taşımak vebalini omuzlarında artık taşıyamaz.Zaten kendisinin Doğu-Batı kardeşliğini düşünecek hali yok koltuğunu -daha doğru sözü siz bilirsiniz- kurtarma derdinde.

Kanımca Emin Çölaşan’ın harika benzetmesiyle “Ağlayan Güzel” ya da benim deyimimle “Manisa Tarzanı” Bülent Arınç’a suikast düzenlenecek ihbarının yurtdışından gelmesi dış istihbarat örgütlerinin gündem kaydırmaya dönük manevraları gibi görünüyor.ABD p… siyasetinin Demokratik Açılım ile çıkartılan kargaşanın ardından işini bitirdiği aktörlere yol vermesiyle perde kapanacak.DTP-BDP-KCK-PKK ya da diğerleri…Barzani-Talabani isimlerinde yaşanacağı gibi küresel güçlerin kullan-at tarzı stratejilerinin zavallı kuklaları olacaklar.Oyunun ikinci perdesine İran devletine nükleer silah üretiyor diye saldırılmasıyla başlanabilir.Üstelik Ahmedinejad-Hamaney ikilisinin İranlıları isyan noktasına getiren dış ve iç düşman yaratma hevesleri sonucu ısınan koltuklarında yeni bir devrimle karşılaşmaları ihtimalini hep diri tutuyor.

Peki biz niye böyleyiz?Korkularımızı hayatımıza yastık edip üzerinde tilki uykusu uyumamız ne zaman sona erecek? Sürekli Küresel Güçleri bahane edip hayali yeldeğirmenlerine saldırmamız neyi değiştirecek?Sorular, sorular… Ekonomik krizin toplumları çatır çatır değiştirdiği yeni düzene uyum sağlamamız güçleşmekte.Tarihin kırılma anında yoksulluğun yozlaşmayı, yozlaşmanın linç ve yağma kültürünü yarattığı lümpen insan kaynaklarının bir an evvel tedavi edilmesi gerekiyor. Kazık kadar adamların beleş mezar bulsa öleceği yokluk iklimi yığınların sefalete davet edildiği bir travmayı yeniden yaşatıyor.Olayların görünen yüzünün ardındaysa açlığın,işsizliğin hergün daha fazla yaşam şansı bulduğu ekonomik şiddet yer almaktadır.

Suçlanmanın anlamı yok.Yakın tarihte yaşananları dönüp dönüp kıraat etmemiz paylaşmayı bilmememizden kaynaklanıyor.Sol siyasetin askeri darbeler neticesinde hadım edilip umudunu Mustafa Sarıgül,Deniz Baykal gibi isimlere yatırması hangi baronları sürekli büyük ikramiye sahibi yapıyor?Bize bizden başka kimseden fayda yok.Ankara’ya giden orasının havasına alışıyor.