Bütçe’nin Dört Aylık Performansı…

Haberlere bakılırsa Nisan ayını kapsayan dönemde bütçe açığı geçen seneye göre %21 azalarak 15.8 milyar TL’de kalmış.Bütçe giderleri %7 artarak 93 milyar 546 milyon liraya ulaşırken,gelirler 2009 yılına göre %15 oranında artarak 77 milyar 750 milyon TL olarak gerçekleşmiş.Faiz giderleri ise sadece %4.4 artarak 22 milyar 52 milyon TL. değerinde çapa atmış durumda.Cari transferler 35 milyar 250 milyon iken,personel giderleri 21 milyar 405 milyon. Bütçe’de esas giderleri yaratan üç kalem toplamı tüm giderlerin %84’nü teşkil ediyor.

Israrla söylemek lazım yerel yönetimlerin belli olmayan açık kalemleri genel bütçeye dahil değil.Emlak Vergisi’ndeki büyük artış, büyükşehir belediyelerince salma misali uygulanan ecrimisiller sırf bu açıkları kapatmaya yönelik girişimler.İller Bankası’ndan yerel idarelere ayrılan pay belediyelerin dişinin kavuğuna yetmeyince emlak değerlerinde muazzam artışlar yaşanıyor.Bu ay içerisinde vergilerinizi öderken karşılaşacağınız fatura yüklü olabilir.Başkanlar içlerinden çıkamadıkları borç batağından yeni vergiler ihdas ederek kendilerini kurtarmak istiyorlar.

İç ve dış açıkların düşmesi ya da artması ekonomik değerleri doğrudan etkileyebiliyor.Bütçe açığının artış yönünde eğilim göstermesi bir yandan kamu dengesini bozarken diğer yandan ithal mala olan talebin fazlalaşması dış açığı büyütüyor.Bana kalırsa en tehlikeli gelişme sayılan iç ve dış açık yükselişleri borçlanma gereksinimini,faiz ve yabancı para değerlerini yukarı çekiyor.Siyasi istikrarsızlığın gelişmeleri olumsuz yönde etkilemesinin neden olduğu borç krizleri iktisadi yapıları vururken halkın geçinme koşulları bu gelişmelerden dolayı çok zorlanmakta.AB ülkelerinin 750 milyar avroluk kurtarma ya da istikrar getirme paketi en hayati alanlarda taviz verme zorunluluğuna neden.Avrupa para biriminin zayıflamasını engellemek amacıyla uygulanan destek paketleri üye ülkelerin milli paralarını kaldırıp yerine avroyu getirme reformunun daha hakkından gelemedikleri bir yapı yaratmasından kaynaklanmakta.Mali birliğe geçmeden parasal birliğe geçmeleri kömür ve çelik ittifakının kanayan yarası olmuştur.

Bizimkiler Yunan siyasilere ders vermek için Atina’ya uçarlarken artlarında bıraktıkları referandum soslu,Baykal tatlandırıcılı gündem halkın geçim kavgasını gölgeleyecek biçimde gündelik hayatta yerini alıyor.Yarın bugünden daha fazla ekonomi konuşuyor olacağız bana kalırsa.Hormonlu büyümenin meşum sonuçlarına Atina sokaklarında şahit olurken acaba politikacılarımız hiç Yunanistan’da veya diğer AB ülkelerinde yaşananlardan ders aldılar mı?

Gerçek Bütçe Açığı…

Hükümet, 2010 yılı ilk 3 ayında bütçe açığının 11.300 milyar T.L. olduğunu açıkladı.Üç aylık bütçe gerçekleşmelerinin olumlu yönde seyretmesinin en önemli nedeni ise faiz dışı fazlanın 3.7 milyara ulaşmasında yatıyor.Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e bakılırsa geçen sene bu rakam 1 milyar TL. faiz dışı açık olarak gerçekleşti.Geçen yıla göre %41 azalan açık sene sonuna kadar 50 milyar civarında öngörülmüş durumda.2008-2009 dönemi krizle boğuşulan periyot özelliğini taşıması sebebiyle bu seneki gerçekleşmelerin olumlu yönde gelişmesi kimseyi aldatmasın;TEPAV’a göre 2010 bütçe açığı 70 milyar TL olarak tahmin edilmiş.

Bütçe gelişmelerinde yerel yönetimlerin hesaba katılmadığı kanısındayım. İBB web sayfasına bakılırsa sadece 2009 yılında 1.5 milyar TL gelir-gider farkı tahmin edilmiş.Bütçe kalemlerine göre giderlerdeki en büyük payı “Sermaye Giderleri” -her ne demekse?- alıyor.Bu sene tahminlerine ise ulaşamadım.Geçen sene için tahmin edilen olumsuz farkın daha fazla olduğuna inanıyorum. Bu düşünceye ulaşmamın nedeni ise konsolide borç tablosunun hala 31.10.2002 tarihinde kalmış olması.O dönemde toplam belediye borçları 565 milyon dolar civarında.

Genel bütçe ile yerel yönetim bütçeleri arasında ayırım yapanlar yanlış yönde yol alınmasına sebebiyet veriyorlar.Belediye borçlarına garanti sağlayan kurum Hazine Müsteşarlığı.Hazine’nin ister istemez üzerine aldığı veya iktidar tarafından silinen Ankara, İstanbul,İzmir Büyükşehir Belediye’leri gibi yerel kuruluşların borçları milyar dolarlar düzeyine varıyor.İç borçlanma faizlerine doğrudan yansıyan borçlanma gereği oranı belediyeler hesaba katılırsa olduğundan daha düşük bir görünüme sahip.

Kendimizi aldatma hissinin bütçe performanslarındaki etkisi şaşı bir maliye politikasının temeli.Büyümenin dış tasarruflara bağlanması,milli paranın döviz karşısında görece sabitlenmesi,enflasyon oranlarının halk düzeyinde resmi verilerin çok üzerinde olması rekorlar kıran borsaya engel olmuyor.Yabancı ve yerli yatırımcılar son iki senedeki zararlarını ülkemizdeki sanal büyüme ortamından faydalanarak düzeltiyorlar. Referandum ve seçim tartışmalarının genel ekonomiye olumsuz etkisini görmemek için kör olmak gerekir.Her gün birkaç fabrikanın kapandığı sanayi bölgelerinde işsizlik oranları arz yönündeki söylenenleri doğrulamıyor.Bu gelişmelerin sonucu yeni bir krizdir.Yanılırsam ne mutlu bana!

Dolar Günleri…

Ev hanımları arasında altın günleri yapılır, halen de devam ediyor.Altının onsuna baktığımızda bugün itibariyle 1050 $ civarını gördü.Değerli madenlerdeki yükselişin sebebi ne olsa gerek?Petrol ve gayrimenkul fiyatları bu sene için en yüksek noktalarını zorlarken Avro-Dolar paritesi 1.50 etrafında dans ediyor.Tüm bunların sebebini yalnızca zayıf ABD para birimine bağlayabilir miyiz?Küresel ekonomik krizin toparlanma işaretleri gösterdiği gelişmiş ülkelerde dolar arzı kısılırsa uluslararası piyasalarda talebe bağlı olarak doların çıkışını göreceğiz.

Bizim piyasalarımızdaki borsa-faiz-kur garabeti dış dünyanın etkilerinden muaf değil.Türk ekonomisinin en büyük riski büyüyen istikrarsızlıkla birlikte daralmanın derinleşmesidir.İşsizliği doğrudan etkileyecek bu gelişme üretimde gerçek bir düzelme olmadan temel dengesizliklerin baş nedenini oluşturacak.Bütçe açığının faizleri tarihi dip seviyesinden tekrar yükseliş ivmesine sokması dış kaynak bağımlı ekonomimizin öncelikli risklerinden diğer bir tanesi.Buradaki hayati soru şu:Dolar kaç lira olur? Tahminim 3 ay ile bir yıl gibi süre içinde dolar 1.90-2.00 TL’yi görebilir.Merkez Bankası bilançosunda net hata noksan kaleminde 18 milyar $ civarındaki gözüken para Vergi Barışı’nın bizlere bir hediyesi.Yıl sonuna kadar sürecek Vergi Barışı uygulaması ile daha ne kadar döviz girişi sağlanabilir? Faizlerin ve bütçe açığının artışı ile birlikte avro ve dolar kurunda yükselişin başlayacağına tanık olabiliriz.

Ülkemizde sürdürülemez bir istikrarsızlık hüküm sürüyor.Bizler burada kaosun matematiğini yapmaya çalışırken zayıf alım gücüne sahip görece değerli T.L. dalgalı kurun yeni bir cilvesinin ara sıcağını oluşturabilir.Fiyat istikrarının paranın alım gücündeki eriyişi karşısında çaresizlik yaşaması Merkez Bankası’nı suni faiz indirimlerine zorlamakta.Bu cümlelerin Türkçesi şu:Fena bir kriz geliyor,başınızın çaresine bakın…

Uzlaşmaz Çelişkiler…

Bütçemiz büyük miktarlarda açık veriyor.Sizi rakamlara boğmayacağım söyleyeceğim sadece şu: Bütçe açığı, ilk altı ayda geçen seneye göre 13.5 kat artmış. Gerçekleşen rakamlara bakılırsa yıl sonunda beklenen harcama tutarının ve buna dayanan açığın daha da artacağı görülüyor. Acilen denk bütçe hazırlıkları yapılması gerekirken kendi içerisinde tutarlı hiçbir tedbir alınmıyor. Anlaşılan özel sektörün suya tirit kampanyalarıyla ekonominin kendi kendine düzelmesi bekleniyor .Belki de Ekim ayına doğru IMF ile bir anlaşma yapılmasına güveniliyor olunabilir.

Buna rağmen hükümet 2010 yılı bütçesi için de gecikti. Sosyal Güvenlik açıklarına hazinece yapılan destekler,ücret ve maaş ödemelerinin ağırlığı, borç ve faiz ile savunma giderleri harcamaların esasını teşkil ediyorlar. Halkını bu kadar düşündüğü iddia eden iktidar neden işsizliğe, sefalete ve açık veren bütçeye el atmıyor? Ekonomide yaşanan depremin sosyal yıkıma sebep olacağını bilmeyecek kadar cahil olamazlar.Geriye tek seçenek kalıyor:Dış odaklara bağımlı oldukları için içeride müktedir değiller. Açılımların ardı arkası kesilmezken ekonomide bir açılımın yaşanmaması bana dikkat çekici geliyor.

Önümüzdeki yıllar içerisinde siyaset ve ekonomideki uzlaşmaz çelişkilerin hayatımıza ciddi darbeler vuracak gelişmeleri beraberinde getirmesi ihtimal dahilinde. Bireysel terörün etnik şiddete dönüşeceği sosyal altyapı, krizle birlikte hızla artan işsizlik ile beslenebilir. Aş, iş ve paylaşım öncelikleri dar siyasi menfaatlerin önüne geçmedikçe zihinlerdeki bölünmelerin coğrafyaların da ötesine geçmesi engellenemez.