Yobazlık…

Düşüncelerinden zerre kadar şüphe duymayan insanların çoğunlukta bulunduğu bir toplumda yaşıyoruz.Bazılarımız fikirlerinin doğruluğundan o kadar emin ki karşı tarafla hayati konuları tartışmaya gerek bile duymuyor.Gerçekleri doğru biçimde okuyup şaşmaz sonuçlara varan sadece kendimizmiş gibi hareket ediyoruz.Sağduyu yazlık izne çıkmış sanki! Tartışmada incelik;kıvrak zeka parıltıları gösteren münazara hevesi;fikirsel dinamizm ortamından eser yok.Varsa bile ben göremiyorum.

Kendi açımdan olaylara değerlendirdiğimde yalan yanlışla örülü haber bulanıklığında doğrulara komşu ev kadar yakın düşünsel malzeme üretmeye çalışıyorum.Savaşa teşne bir milliyetçiliğin tatlı rüyasından hala uyanmış değilim.Çatışma çıksa hemen koşup gidip askere yazılacak bir ruh sığlığına sahibim.Benliğime yavaş yavaş girip yer edinen top sesleri ya da makineli tüfek patırtılarıyla güne uyanıyorum.Acıdan haz almaya yüz tutmuş peynir kıvamında bir ezikliğe adım adım kendimi hazırlıyorum.Psikolojik harp yöntemleri çoktan ülke sathına yayılmış sanki.Özel harp uygulamalarını gözlerim arıyor.

Her gün duyulan şehit haberleri;yaralanmalar;bombalamalar;suikastler;siyasi kavgalar…  fikir süzgecinden geçmeden ortalığa dökülen laf kalabalıklarını yaratıyor.Herkes kendinden emin.Karşı tarafa ise amansız derecede düşman.Hakikatlerin kişisel fırsatlara yem edildiği sığ denizlerde hüküm süren bir yalnızlık bizimkisi.Gemimiz kayalıklara bindirmiş kime ne?Güçlü olmak haklı olmanın önüne geçmiş.

Peki, ne oldu bizlere?Nereye gidiyoruz?Çatışmak için can atan taraflar durumuna nasıl getirildik?Farklı fikirlerin zenginliğine beynimizin kapatan ne?İnançlarımızı yasak ırmaklara saklayıp tabular haline getirmekten nasıl bir zevk umuyoruz?Aşırı sıcaklardan ötürü sarı başağa dönüşmüş günlerimizde düşünce evrenimi rahatsız eden ancak buz gibi ihtiyaç duyduğumuz benzer sorular bunlar…

Burada ekonomi-politik devreye giriyor sevgili okuyucular.Akşam yataklarına aç giren insanların inanılmaz sayıya ulaşması düşünsel fakirliği beraberinde getiriyor.Milliyetçi muhafazakar iktidarların zenginlere sürekli bonfile sunarken fakirlere sadece kemik sıyırma rolünü uygun görmesi halkı çığırından çıkarıyor.Devam eden 2001 Krizi paradan altı sıfır atılması ahmaklığını yaratırken doların piyasalarda eskisi kadar bol bulunamaması devalüasyon illetini hanelerin mutfaklarına düşürüyor.İşte bu yüzden yobazlık almış başını gidiyor.Sistem tıkandıkça ekmek kavgası büyüyor,orta sınıf ise küçülüyor. Bırakın emeğini artık onurunu kaybetmenin acısıyla toplu intihar eylemlerine benzeyen kalabalıkların hareketlerine kendimizi hazırlamanın zamanı geldi. Açların isyanı arşa vurdukça yeryüzü bereketinden kaybediyor maalesef. Parasızlık huzursuzluğu; huzursuzluk ise savaşı gündeme getirmekte.Bana kalırsa olan biten sadece bunlardan ibaret. Yanılmak dileğiyle…

Kanla Yazılan Strateji…

Geçtiğimiz Perşembe günü Kilis sınır hattında bir astsubay IŞİD militanlarınca şehit edilirken iki askerimiz  yaralandı.Gün boyunca çatışma devam ederken askerimizi şehit eden 5 terörist ise öldürüldü.Cuma  günü ve bu sabaha karşı Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçakları aynı örgütün toplanma merkezi ve mevzilerine operasyonda bulundular.Bir çok militan yok edildi.

Karşımızda bir devlet bulunmadığından PKK için yapılan sınır ötesi harekat  benzeri yeni bir durumla karşı karşıyayız.Böyle dönemlerde bilgi akışı kesik ve  yanıltıcı; aynı zamanda yalanlarla harmanlanmış durumdadır.Üstüne üstlük politika uygulayıcıları benzer sebeplerden ötürü taktik yetersizlikler içinde olabilirler. Devletin daha üst seviyelerinde Suriye konusunda tutarlı ve güncellenmiş bir devlet politikasının bulunmaması stratejik hataları beraberinde getirebilir.

Devam eden günde bir çok il genelinde terör örgütlerine karşı polisin harekete geçmesi devletin sinir merkezlerinin yeni duruma ayak uydurmaya çalıştıklarını gösteriyor.Güvenlik birimlerine istihbarat akışı sağlam kalsa bile ham bilgiyi değerlendirip operasyonel hale getiren siyasi akıl bulunmadığı takdirde yaşadığımız karanlık süreç kim bilir hangi kanlı noktaya kadar sürer gider?İstihbarat örgütleri eşgüdümle hareket etmediğinden dolayı üstüste bombalamalar yaşandı. Başarısızlık kimsenin kabul etmediği yetim evlat sayılır.Silahlı Kuvvetler personelinin CIA-Cemaat-AKP güdümlü Ergenekon,Balyoz gibi yalanlarla örülü davalarla hapse atılması sınırlarımızda can yakıcı sonuçları yaratmamış mıdır?4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan çuval rezaleti kırmızı çizgilerimizin silik kalmasındaki amillerden en önde geleni olarak kabul edilemez mi?MİT Tırları Olayı ve ülkemize alınan 2 milyona yakın mülteci Suriye iç savaşında bizi taraf konumuna getirmedi mi?Yangına benzin dökmekle ne kadar yanlış yapıldığı sanırım hükümet tarafından geç de olsa anlaşılmıştır.

Suruç Saldırısı;Ceylanpınar ile Diyarbakır’da vurulan polisler;Adıyaman ve Kilis’de şehit edilen askerler birilerinin Türk devletine kanla yazılmış mesajıdır: Okuyup izlediklerimden  edindiğim kısmi bilgilere dayanarak  verilen mesajın kamuoyunca şu şekilde okunması gerektiğini söyleyebilirim:

1-PKK ile anlaş…Her ne bahasına olursa olsun bağımsız Kürt devletinin yanında ol.

2-İncirlik dahil tüm Amerikan üslerini sınırsız kullanıma aç…Gerekirse yabancı kara birliklerinin sınırlarından intikalini sağla…

3-Daha fazla kan dökülmesini istemiyorsan ileride kurulması düşünülen Kürt Konfederasyonu’na Türk topraklarından bir kısmını gönül rızasıyla teslim et.Yoksa yaşanacak iç savaş sonrası toprak kaybın daha büyük olur.

4-IŞİD ile Batı devletlerinin istediği biçimde savaş.Teröre karşı mücadele ederken PKK örgütünü mümkün oldukça görmezden gel.

Benim Suruç ve diğer saldırılardan anladığım temel mesajlar yukarıdaki minvalde. Şimdi benim gibi her kesimden insan çeşitli öngörülerde bulunuyorlar.Bilgi eksikliği ve teorik yetmezlik sonucu çok erken sonuçlara varıyor olabiliriz. Unutulmamalı ki Büyük Ortadoğu Projesi Sovyetler Birliği yıkıldıktan itibaren son 35 senede İsrail tarafından planlanmış;İngiltere tarafından istihbaratı yapılmış;ABD tarafından uygulamaya konulan Kürt(Büyük İsrail) devleti projesidir.Konu ile yakından alakalı diğer Batı devletlerini de çeşitli rollerde görebiliriz.İçeride de satılık adamlar olduğu açık.Tehlikenin farkında olmamız lazım.

Savaşın her türlüsünün yaşandığı bir dönemdeyiz.Halkımızın direnme gücü terörle sınanıyor.Türk milletinin ilk defa karşılaştığı zorluklar değil tüm bu yaşananlar. İçeride birbirine kenetlenmiş bir toplum dışarıdan gelen saldırılara karşı daha zinde cevaplar verebilir.Türk varlığının devamı kendimize ve birbirimize olan güvenle eş anlamı taşıyor.Hiçbir haklı gerekçe bir ülkenin gerçek sahiplerinin yaşamlarından daha değerli değildir.Ancak hayat hakkı söz konusu olursa savaş için geçerli bir neden bulunduğu öne sürülebilir.Korkarım savaş için geçerli nedenlerin fazlalaştığı günlere yaklaşmaktayız.

Küresel Buhran 3…

Rocky  serisi benzeri ekonomik durgunluk yaşanıyor dünya üzerinde.Eylül 2008 döneminde serinin birinci filminde ABD yatırım bankası! Lehman Brothers’ın batışını seyretmiştik.Küresel firmaların sermayelerinin yok olduğunu;Amerikan Hazine’sinin halka rağmen zarar eden bu şirketlere destek verdiğine şahit olmuştuk.Zamanında bizlere liberalizm dersi verenler o zaman zarfında bankalar,aracı kuruluşlar,sigorta şirketleri,mortgage firmalarına kamunun kaynaklarıyla yardımda bulundular.Çünkü anılan ekonomik aktörler batamayacak kadar büyük idiler.İkincil piyasalarda olmayan varlıkları satarak türev ürünler karşılığında Amerikan halkını borçlandıran uyanıklar şimdi de devletin kredi pastasından rant devşiriyorlardı.Ekonomi yönetimi FED aracılığıyla tahvil alım programına başladı.İlk etapta 800 milyar dolara yakın tahvil karşılığı parayı piyasaya sürdüler.Hedef ise nefes alış verişi duran hastaya yaşam öpücüğü vermek idi.Aralık 2013 tarihine kadar tahvil alım programı hacmi arttırılarak devam ettirildi.Rothschild kardeşlerin Federal Reserve Bank bilançosu 4 trilyon doları aştı.2000’lerin başında girişilen Irak ve Afganistan işgalleri Birleşik Devletleri zora sokmuştu.Borçlanmak zorunda kalan devasa sistem kaynak ihtiyacını sade vatandaşın evlerini ipotek ederek elde ettikleri borç karşılığında olmayan varlıkları yüksek kazanç vaadiyle satın almalarına veya lüks tüketime yönlendirerek karşıladı.Banker Kastelli,Banker Bako, batırılan İslami Holdingler,Titan Zinciri,Jet Fadıl benzeri sahtekarlıklar zaman zaman bizde de yaşandı.Amerika’da krizden hemen önce sadece bir kişi Amerikalıları 55 milyar dolar dolandırdı.Bu arada dönemin Başbakanı krizin teğet geçtiğini müjdeliyor ve biz garibanları sevindiriyordu.Allahım ne kadar safmışız!

Yaklaşık bir sene zarfında serinin ikinci filmi başladı.Yangın bu sefer Avrupa ve Avro bölgesine sirayet etmişti.Yunanistan,İspanya,Portekiz,İtalya gibi ülkeler 2009-2010 yıllarında durgunluk fazına girip orta ve uzun vadede ekonomik gelişmeye elveda dediler.Benzer sıkıntı 2011 yılından itibaren  ülkemize değmeye başladı.Oysa bizde 2001 Krizi’nin etkileri hala devam ediyordu. Katmerli yaşanmaya başlayan sıkışıklık çarkın sıcak parayla döndürülmesi sebebiyle ilk etapta hissedilmedi.Öyle ya 2005 yılında paramızdan altı sıfırı atmış ve iyice güçlenmiş idik.Yoksa biz mi öyle sanıyorduk?Ucuza satılan kamu varlıkları;tüketime meftun edilmiş bir halk;çalışanların aldıkları maaşla geçinememesi;zenginin daha da zenginleşmesi;gizli zam uygulamaları;pazarda arz düzeyinde yaşanan sıkıntılar;tarım kesiminin yoksullaşması krizin etkilerinin devam ettiğinin apaçık göstergesi idiler.

Şimdi büyük buhranın üçüncü fazındayız.Neden derseniz?Çin durgunluğa demir atmaya başladı. Ejderhanın potansiyel büyümesinin altında gerçekleşen ekonomik gelişmesi yavaş yavaş belirginleşti.Bu beklenmeyen bir olay mı diye sorarsanız?Cevabım size hayır olurdu.Rusya ve Asya Krizleri üzerinden daha 20 sene geçmedi.O dönemin yaraları henüz sarılmadan Batı dünyasının küresel savaşı ve ardından küresel krizi çıkageldi.BRIC ülkeleri ve gelişmekte olan diğerleri yaraya merhem sürmek konusunda geç kaldılar.Sıcak para virüsü damar yolundan kana bulaşmıştı bir kere.Çin ve Rusya’nın eş zamanlı yaşadıkları mali sıkıntıda Amerikan stratejik çıkarlarına yönelik eylemlerini benzer siyasal gelişmelere ekleyebiliriz.Rusya’nın Kırım’ı işgali ile Ukrayna’da iç savaş çıkarması;Çin devletinin bölgede hafriyat toprağıyla Kıbrıs benzeri ada yaratma çabaları işin tuzu biberi oldular.

Türkiye için işin kötü yanı bizim yetim Hüsnü misali ortada kalmamız gerçeği değil midir?Suriye ve Irak savaşları yetmezmiş gibi Batılılarca yaratılan IŞİD canavarı kapımıza gelip dayandı.2 milyon Suriyeli mülteciyi ithal ederken etnik ve mezhepsel sorunlarını da ülkemize taşıma başarısına eriştik.Dönemin siyasal iktidarının hesapsız giriştiği her dış politik adım menfaatlerimizi aşındırdı.Bu duruma sebep olan ve ülkemizin her alanda yaşadığı erozyonun temel sebebi ekonomik altyapının yıllardır halk aleyhine çalışmasından kaynaklandı.İçeride sağlam durmayan bir toplum bölünmeye mahkum bırakıldı.Yabancı ve yerli istihbarat örgütlerinin halk üzerinde saha çalışması yapmaları ise milli birliğimizin zayıflamasını sağlayan diğer nedenler arasındadır.Mustafa Kemal adını duyunca irkilen yobaz tipler yüzünden kaynaklandı sersem Cumhuriyet düşmanlığı.Yeni Türkiye palavralarının geçmişinde CIA ve liberal solcularımızın 2.Cumhuriyet sevdaları yatıyordu. Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarları Sovyet sonrası cangılın süs bitkileri olarak seçildiler. Müttefiklerimiz Yeşil Kuşak çocuklarından liberal muhafazakar türetmişler;üzerine hibrid demokrasi sosu ekleyerek sıcak siyasete servis etmişlerdi.Milliyetçi-muhafazakar kıvamda sayılan; devlet eliyle kotarılan bu ölmez otu iksiri vatandaşın temel değerlerini yozlaştırıp eriterek kavgayı sokaklara taşıdı.Gelip durduğumuz nokta işte burasıdır. İttihatçıların 1.Dünya Savaşı sonrası yaşadığı yüz karasını Ak Partili siyasetçiler 100 sene sonrası yeniden yaşayacaklar.Hırsız dindarların sokağa çıkacak yüzleri kalmayacak çünkü.

Ben Anadolu’dan umutluyum yine de.Halkımız yeni Samsun’ları;Balıkesir Kongreleri’ni;Sivas ve Erzurum Kongreleri’ni;Misak-ı Milli’yi yaratacak güçtedir.Allah’ın yardımıyla vatan için;namus için;ekmek için ayaklanacaklardır.İş sadece bir kıvılcıma kaldı bana kalırsa.Sütçü İmamlar;Şahin Beyler;Nene Hatunlar;Karayılan Molla Mehmetler;Hasan Tahsinler; Kubilaylar… ve isimsiz daha niceleri bayrak olup ayağa kalkacaklardır Çanakkale ile birlikte…Dumlupınar gibi;Kocatepe gibi…Sakarya ve İnönü gibi…Yarasalar kaçıp saklanacak; aydınlık şavka vuracak gecenin kör karanlığının ardından.İş sadece Anadolu’nun uyanmasına kaldı.Dayan sevgili ülkem;az kaldı zaferin fener alaylarına…

Karanlık Adımlar…

Bugün ŞanlıUrfa,Suruç’da kadın olduğu tahmin edilen intihar saldırganı Amara Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantı esnasında kendisini patlattı.Sonuç: 31 ölü,100’e yakın yaralı… Yapılan gösterinin Kobani için destek eylemi olduğunu söyleniyor.Sanıyorum istenen amaç hasıl olunmuştur. Tanımadığımız, oturup konuşsak anlaşamayacağımız insanlar berbat biçimde hayatını kaybetti.Kör terör böyle bir şey işte.Pazar günü Irak’ta 120 kişi gene bir intihar saldırısında  yaşamdan koparılmıştı.

Ortadoğu topraklarında kanlı bir el müslüman canı bahasına Kürt topraklarını genişletiyor.Batılı devletlerin yürüttüğü Büyük İsrail Projesi ya da Büyük Ortadoğu Projesi komşularımızda Kürt Koridoru yaratarak hayat buluyor.Çözüm Süreci denilen kandırmaca aynı projenin Türkiye ayağı. Madem süreç sayesinde tek bir asker cenazesi gelmiyor neden hızla yeni kalekollar inşa ediliyor?Aslında PKK adı verilen terör örgütü Batı kamuoyunda IŞİD ile mücadele için parlatılıp durulurken Ankara Ortadoğu’da kaybedilmiş davanın izini sürüyor.Savaş milyonlarca mülteci ile birlikte sınırlarımızın içine kaymışken MİT tırları aracılığıyla yangına benzin dökmenin acı faturasını tüm ülke ödüyor. Kimilerinin beğenmediği “Yurtta sulh, cihanda sulh.” şiarına ne kadar muhtaç bir halimiz mevcut.Üstelik PKK denilen örgütte bulunan siyasi zeka bizde yok.Stratejik ve moral açıdan tıkanıp kalmış durumdayız.Ekonomik gidişat artan savaş giderleri sebebiyle enflasyon ve faizleri azdırıp durgunluk aşamasına yaklaşmakta.

Geçen günler içerisinde Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı bayan Ankara’da İncirlik Üssü’nün kullanılması amacıyla istişarelerde bulunmuştu.Benim iddiam o ki istediklerini alamayınca görev IŞİD terör örgütüne düştü. Amerikalılar kendileriyle ortak hareket edilmemesinin intikamını masum insanları öldürmekle aldı.Savaşın tüm bölgeye yayılması için yapılan manevralar işin içine Türkiye ve İran’ı katmaktan geçiyor.Kürt bölgelerinde patlayan her bomba bizi savaşa bir adım daha yaklaştırıyor.Suriye ve Irak diyarlarında beslenen yangın Türk topraklarında hüküm sürecek kanlı hesaplaşmaları gündeme getiriyor.

Bombalı saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirilmesi şaşırtıcı değil. Cerablus,Kamışlı,Kobani, Afrin,İdlib şeridinin Kürt güçlerce bir kısmının ele geçirildiği ve bir kısmının ele geçirilmek istendiği için müstakbel Kürt Konfederasyonu’nun Türkiye ayağı saldırı açısından tercih edildi. İran,İngiliz, Amerikan,İsrail,Fransız ya da Alman ortak girişim grubu da bu cinayetleri işlemiş olabilir.Artık pek bir şey fark etmiyor.Derin devletin etkisi olabilir; ihtimal dahilindedir.Diyarbakır’da HDP mitinginde yaşandığı gibi bazı karanlık güçlerin destekleriyle intihar eylemcisi planını gerçekleştirmiştir. Sokaklarda kaos yaşanması birilerinin işine gelir.Kanı kanla yıkamanın en acımasız biçimde görüldüğü zamanlarda meşum kurtarıcılar meydanları doldurur.Halk cellatına aşık olmaya başlar.Yaşamak kaygısı tüm isteklerin üstüne çıkar. Arkasından tanklar yürür.Asker silah kuşanır.Kardeş kavgası bir süreliğine durur.Umarım bu ihtimal gerçekleşme aşamasına gelmez.Dilerim içeride siyasi davalarla pasifize edilmiş Silahlı Kuvvetler dışarıda kullanamadığı korkunç  gücünü kendi halkına göstermeye başlamaz.

Kürtler ve Darbe…

Dün işsizlik rakamları açıklandı.Nisan ayında işsizlik oranı %9.6 düzeyinde gerçekleşmiş.Tarım dışı işsizlik ise %11.6.Beklenenden az gelen işsizlik oranları yüreğime su serpti.Öyle ya memleketin durumu iyiymiş de bizim haberimiz yokmuş!Artık bir önceki aya göre azalan sayıda 2 milyon 821 bin iş arayan insanımız var.Allah’tan daha ne istiyoruz?Kadın istihdamı %30 düzeyinde takılıp kalmış bize ne yazar?Genç işsiz oranı %17…Arayana iş çok nasıl olsa!..Bütçenin ilk beş ayda 804 milyon TL fazla vermesi coşku verici bir diğer gelişme…Benzer mutluluk sağlayan verilere bakarsak yakın dönemde 500 liralık banknotların elimize geçme ihtimali gittikçe güçleniyor.Benden söylemesi…

Geçen hafta ülkemizde bulunan Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı bayan ve ekibi İncirlik Üssü’nü Suriye’de IŞID’e karşı kullanma yollarını aramaktaydılar. Siz bu arkadaşları CIA diye de okuyabilirsiniz.Anlaşılan Amerikan Yönetimi Suriye’yi Baas zulmünden değil; IŞİD belasından kurtarmak gibi kutsal bir amaca sahip.İnsan duygulanmadan edemiyor…Niye diye sorarsanız: ABD,İran ile nükleer anlaşma imzalarken IŞİD ve şurekası Suriye’nin 4 devlete bölünmesinin anahtarını kendilerine sağlıyorlar.Yaşama şansı her geçen gün artan Kürt Koridoru ihtimali ABD ve Batı devletlerinin Büyük İsrail Projesi için kilit önemde.Nasıl Saddam Hüseyin ve 11 Eylül Saldırıları Irak devletine saldırmak ve onu paramparça etmek için güzel bir bahane idiyse; IŞİD terör örgütü ileride Türkiye-Suriye-Irak ve İran topraklarında kurulması düşünülen Kürt Konfederasyonu planının taşeronu haline getirildi.Nasıl olsa Esad Akdeniz kıyısında bırakılan bölgeye razı.Çünkü Baas rejimi Rusya ve İran kontrolü altında kendilerine ne denirse aynısını yerine getirmek zorundalar.İran Batı ile anlaşmaya vararak üzerindeki baskının bir kısmını bize havale etti.Aynı bölgede bulunan komşu iki devlet aralarında yaşanan yaşam alanı açma kavgası nedeniyle rakip haline dönüştüler.Tıpkı Irak gibi,tıpkı Suriye gibi…

Peki Türkiye bunca menfaat çarpışması içinde neler yapıyor?Bana kalırsa ülkemiz uzun zamandır bölgede etkisiz eleman konumunda.Cumhuriyet Dönemi’nin Kemalist dış politikası terk olunduğundan beri yukarıdaki durum hayatiyet kazandı.Stratejik Derinlik kavramı Türk dış politikasına ikame edildiği için ideolojik ve taktik boşluk milli çıkarlarımızı esir aldı.TBMM’de kotarılan 1 Mart Tezkeresi başarısının ardından 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de yaşanan çuval rezaleti işin başlangıç noktası oldu.Karanlıklar Prensi Richard Perle’den sonra anasından ters doğurulan diğer neo-con isim olan Paul Wolfowitz tezkere konusunda ne demişti verdiği bir röportajda: “Türkiye ayağa kalkıp özür dilemelidir.” Plan adım adım sahneye kondu. Talat Aydemir ve Namık Kemal Ersun darbe girişimlerine benzeyen 27 Nisan e-Muhtırasının ardından Ergenekon ve Balyoz davaları devşirildi.CIA-Cemaat-MİT bu kirli işlerin asıl failleri idiler.Ak Parti iktidarı Silahlı Kuvvetler hakkında başlatılan psikolojik savaşa ses çıkarmayarak katalizör vazifesi gördü.Çünkü 28 Şubat döneminde kendilerinin Ordu’ya karşı kuyruk acıları mevcuttu.Önemsiz adamların yönettiği önemli ülkelerin kaderi ne olduysa bizlerin kaderi de benzer çizgilerden geçti.Tıpkı 12 Eylül döneminde Adana Sıkıyönetim Komutanı Nevzat Bölügiray’ın kitabının adı gibi “Sokaktaki Askerin Dönüşü”…Ordu içinde cunta yapılanmaları bir kez başlamaya görsün.Radyosunda halk müziği dinlenilen bir karargah odasında memleketin kaderi tayin edilir.Belki de haklılardır davalarında.Demokrasi bize bol gelmeye başlayınca haki renkli giysiler içinde kurtarıcılar arz-ı endam ederler.Subayları iftiralarla hapse atılan bir Ordu’dan dışarıya karşı bir başarı değil ancak içeriye karşı sıkı tedbirler bekleyebilirsiniz.Stagflasyon yaşanmaya başlayıp,halk ekmek kuyruklarına takılınca ne demek istediğimi sizler daha iyi anlarsınız.

Yaşadığımız acı tecrübelerden sonra şunları söyleyebilirim:Kuralsızlığın sonu sıkıyönetim hali ile sonuçlanıyor.Sokakta orman kanunun geçerli sayılması hukukun iflas ettiğini gösteriyor.Resmi kurumlarda rüşvetsiz iş görülemez duruma gelinmesi ekonomik krize delalettir.Açların kapılarımızı çalması isyanın ilk adımlarını bünyesinde barındırıyor…

Kürt meselesine gelince.PKK yakın zamanda askeri hedeflere güçlü biçimde saldırmaya başlayacak.Dönemin taktiği geri çekilmelerini gerektirdiği için hükümetle masaya oturdular. Çözüm Süreci dağdaki terörü şehre indirdi.Silahla alamadıklarını diplomasi yoluyla edindiler.MI6 sağolsun.Batı illerinin sokakları Nusaybin,Derik,Lice,Kulp,Şemdinli sokaklarında yaşanan yangını anımsatacak olaylara sahne olabilir.Koalisyon kurma aşamasında birbirlerine kapris yapan siyasilerin memleket umurlarında olmayabilir ancak birileri bir yerlerde vatan için,bayrak için, namus için harekete geçti bile.Sadece Samet Kuşçu eksik.Onun gibilerin canı cehenneme…

Sanayi Üretimi…

Mayıs ayı sanayi verileri önceki gün açıklandı.Üretim bir önceki aya göre %2 düşerken yıllık bazda yaşanan artış %2.4 .Dış ticaretteki gelişmeler ise daralma yönünde ivme kazanıyor.Mayıs ayında yabancı para açığımız 4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş.5 aylık cari açık 18.5 milyar dolar civarlarında. İşsizlik ve enflasyon rakamları iyi sinyaller vermiyor.Dolar FED faiz kararının ardından yükseleceği düzeyi ayarlamakla meşgul…

Verilerden anlaşılan kısaca şu:Durgunluk içerisinde enflasyona sürüklenen ekonomi hükümet kurma girişimleri akim kalıp seçime doğru yol alındıkça üretim kabiliyetini gitgide yitirecek.Kamu açıklarının olumlu yönünü koruması sizleri aldatmasın.2001 Krizi’nde yapılan makas değiştirmeyle birlikte kamu açıkları ile batan bankaların borçları halka tahvil edildi.Devletin eli bu yüzden rahatlamış durumda.Krizin devam etmesinin ana nedeni kanımca bu.Diğeri ise paradan altı sıfır atılması.

Halk bankalara aşırı borçlu durumda.Bankalar ise dışarıya. Varlıklarını özelleştirmeler yoluyla yabancılara satan bir ekonomik anlayışın gelip dayandığı nokta işte burası:Borç içinde bir toplum;iktidarsız kalmış bir devlet…

Erken genel seçimde güç kazanan Ak Parti idaresi hatalarında ders almış görünmeden neo-liberal politikalara hız verecek gibi.Sorunun kaynağına merhem vuracak çözümleri ise erteleyecek bana kalırsa.

İşte gözümüzün önünde zayıflayan ekonomik hareketin piyasa,toplum ve siyaset düzeyinde yarattığı sarsıntı!1970’lerin MC hükümetlerini aratmayan bir muhafazakarlaşmanın etkilerini her yerde görüyoruz.Yozlaşan bir toplumun sahte dindarlığı her kesimi teslim almış durumda.Çünkü Türkiye ürettiğinden fazlasını tüketiyor.Yetmiyor bu kez borçlanıyor…Elde avuçta ne varsa satıp yeni değerler yaratmaktan kaçınıyor.Rant edinme hırsı hepimizi teslim almış. Siyaset bu kirli çarkın içinde iktidarı değil devleti ele geçirmenin peşinde.Silik muhalefet aynı konuda iktidardan daha geri durumda.Seçeneksizlik halkı en kötü seçeneğe yönlendirmedi mi?

Olmayanın olanı düşman gördüğü toplum düzeni gelecek için karanlık planlara kolaylıkla kapı açacak kıvama yaklaşıyor.Arap Baharı,Kürt Baharı derken Türk Baharı yaşanmaya başlanacak gibi…

İstanbul Finans Merkezi…

Ekonomi yönetimi ve Ak Partili yöneticiler yıllardır İstanbul’u küresel finans merkezi haline getirme iddialarını dile getirdiler.Bu amaç uğrunda kamu bankalarının,Merkez Bankası ve diğer mali kurumların Ankara’da bulunan merkezlerinin Ataşehir’e taşınması için inşaatlara girişildi. Aklı biraz çalışan her kesimden insan bu duruma sevindi.Öyle ya bölgenin en gelişmiş ülkesi para ve sermaye piyasalarının desteği sayesinde yumuşak güç olacaktı.Ya da bize öyle geliyordu…

Ancak gene yaş tahtaya basmış bulunduk.İstanbul Küresel Finans Merkezi girişimi bize dışarıdan yutturulan bir hayalden ibaretti.Sadece bina yaparak, kupon araziler sağlayarak,rant dağıtarak finans merkezi olunmuyor ki! Bu kavşağa çıkan en kestirme yol halkı insan gibi yaşatmaktan geçiyordu.Milli gelirimiz sözde 10.000 doları aşınca bu palavralara inanır hale geldik.Aslında önümüze konan her yemeği yemek zorunda değildik.Paramızdan 6 sıfır atmanın üzerinden daha on sene bile geçmedi.İşte şimdiden tıkandık kaldık. Borç alarak büyümenin,üretmeden sanal talep yaratarak sürekli tüketmenin acı faturasını çekmeye başladık.

Adamlar burnumuzun dibinde Kürt devletçiğini adım adım gerçekleştiriyorlar. Irak’ın ardından Suriye de her yerinden çekiştirilerek bir kaç devlete bölünüyor. Sıranın bize gelip gelmediğini ise Allah bilir.

İşte küresel sermaye ağalarının mali ve siyasi tuzaklarına düşmenin 2015 yılında bize sunduğu kanlı gerçekler.Aynı ekonomi-politik anlayış yüzünden halk arasında gelir dağılımı bozulduğundan bu yana mezhepsel,etnik ve sınıfsal farklılıklar düşmanlıklar yaratıyor.Yarının neler getireceğini bilenimiz var mı?Batılı devletlerin istihbarat örgütleri,üniversiteleri,düşünce kuruluşları hükümetlerinin önüne en az 25 senelik stratejik öngörülerini sunarlar.Bizde ise konuşanı hapse tıkıyorlar.

Ak Parti lordların ülkemize soktukları küresel truva atıdır.Başındaki şahıstan parti organlarına kadar cemaat ve tarikatların oluşturduğu geniş bir koalisyondur aynı zamanda.Batılı devletler şimdilerde sevinç içinde ellerini ovuşturarak yarattıkları esere bakıyorlar.Halkı dini değerleri kullanarak kandırmanın adına ne derseniz deyin.Bu en hafif deyimiyle alçaklıktır.Bu sebeple İstanbul Küresel Finans Merkezi yalanına hala inanıyor musunuz?

Faşizm…

Hayatımızda mevcut bulunan kimi değerlere tapınmanın adı faşizm olsa gerek.Aynı kavrama eleştiri yapmadan herhangi bir düşünceye iman edip karşı tarafa yaşam hakkı tanımama da diyebiliriz.Kişisel hayatımızda önyargıların fikirlerimizi kuşattığı benzer alanlarda -futbol,siyaset ya da din…-bizim gibi düşünen insanları bulmakta hiç güçlük çekmiyoruz.Başkalarına zarar vermemek koşuluyla zararsız bile sayılabilir aşırı fikirler. Şiddete başvurmayan her düşünce             -ırkçılık hariç-kıyısından köşesinden haklı yanlar içerebilir.Sonuçta hepimiz inanç ve fikirlerimizin yarattığı çeşitli tutum ve davranış özelliklerine sahibiz.

Ancak iş toplumsal alana geldiğinde masum inanç demetleri başka insanların hayatını zehir etme potansiyeli taşımaya başlıyorlar.İşte bu sebeple insanlık tarihinde uygulanma imkanı bulan nazizm;komünizm;militarizm gibi aşırı akımlar hep savaş ve hüsranla neticelendi.Kendi inançları doğrultusunda başkalarının hayatlarını yok etmeyi görev bilen faşistler organize güç durumuna gelince kötülüğün insan kılığındaki yeryüzü temsilcileri halini aldılar.Bu ve benzeri düşünce demetleri insanlığa ait değerlere sahip olamamanın getirdiği baskıyı mensupları tarafından daha büyük ve kutsal addedilen bir alana yaymanın adı değil mi?Yabancı sayılan her kişi ve olguya duyduğumuz düşmanlık hissi köktenci fikirlerin en önde gelen özelliklerinden biri sayılıyor.

Şimdiki zamanda karşı karşıya kaldığımız baskıcı düşüncenin adı ise kapitalizm oldu.Öyle ya naziler yok edildi,komünizm yıkıldı,Sovyetler Birliği dağıldı…Tüm bu aşırılıkların ardından küreselleşme yeni düşmanını belirledi: İslam…Küresel terör ile savaş adı altında Ortadoğu’ya yapılan tüm müdahaleler  cinayetleri daha da azdırdı.İnsanlar evlerinden çıkamaz,ülkelerinde yaşayamaz, düşüncelerini ifade edemez duruma düştüler.Genelde Batılı ülkelerin seçtiği kukla kraliyet ailelerince yönetilen  devletler kendi halklarının düşmanı halini aldı.Büyük Ortadoğu Projesi bir dönem yürütülen Yeşil Kuşak Stratejisi’nin post-Sovyet dönemindeki tamamlayıcı unsuru oldu.Komünizme karşı cihat veren İslamcılar kızıl şeytan yok edilince namluyu aynı inanca sahip kendi halkına çevirdi.

Büyük Ortadoğu Projesi ve Medeniyetler İttifakı gibi aldatmacaların arka planında İslam coğrafyasını paramparça eyleyip iç savaşlarla yeni devletçikler yaratma hesabı yatıyor.Ya uykuya devam ettiğimizden ya da çaresizlik hissinden ötürü kimse kalkıp müslümanlara öncülük edemiyor.Her ülke kendi iç güvenliğini sağlama derdine düşmüş durumda.Ancak büyük resme bakarsak savaş evlerimize kadar girmedi mi?Televizyonlarda yayınlanan saçma sapan diziler, cehaleti özleten yarışma programları,yalanı üzerinde tüten haber bültenleri ve aptalca magazin aktörleri halkı gündüz uykusuna yatırmış konuma getirdi.Sokağa çıktığımda bazen öyle tepkilerle karşılaşıyorum ki kendi halkımı tanıyamıyorum.Kendilerine ait olmayan her şeye karşı insanların gözlerinde beliren boşluk ve kin duygusunu kolaylıkla görebiliyorum.İşte size faşizme en uygun sosyal iklim.

Batılı devletlerin saha çalışmaları yaptıkları bizim gibi ülkelerde toplum huzursuz: Evine ekmek götürmenin peşine düşmüş iken insanlar bir de sahip oldukları hakları yitirme kaygısı taşımaya başlıyorlar.Ekonomideki tıkanmanın yarattığı endişenin yerini zamanla varlık sahibi olanlara duyulan kin duygusu alıyor.Yoksulluk günlük hayatın tek geçerli toplumsal afeti halini aldıkça kişiler özgün kimliklerinden sıyrılıp aşırı düşüncelerin peşine kolaylıkla düşebiliyorlar.Çaresizlik hissi ve parasızlık denize düşenin halini her dem hatırlatıyor.

Yukarıda birkaçını saydığım sebeplerden ötürü bugün Meclis Başkanlığı’na kimin,hangi partiden seçildiği hiç önemli değil.Eğer kurulursa koalisyonu meydana getiren partilerin isimleri de öyle. Erken genel seçim yapılırsa çıkan sonuçlar bile daha şimdiden anlamını kaybetmeye başladı.Çünkü ülkede sol parti ve fikirler muhalefette yerini alamıyor.Partiler birbirlerinin ideolojik kopyaları sanki.Hepsi filin bir köşesini tutmuş öyle tarifte bulunuyor.En çok yanılan en çok haklı çıkıyor. Savaş tamtamlarının çaldığı Temmuz 2015 Türkiye’sinde yoksulluğun yarattığı faşizm yavaş yavaş gizlendiği yerden çıkıyor.

Savaşın Sonu…

Türkiye güney komşusundaki iç savaş nedeniyle çıkmaza girmiş durumda.Amerika ve Batılı devletlerin değirmenine su taşıyan Ak Parti politikaları nedeniyle ülkemiz 2 milyon mülteci ile başetmek zorunda kaldı.Savaş devam ettiği sürece ülkemize sığınan insan sayısındaki artış sürecek. Üstüne üstlük kapımızda nurtopu gibi Kürt devleti kurulmak üzere.Irak topraklarında yaşanan senaryo neredeyse aynı şekilde Suriye’de hayata geçiriliyor.İşin kötü yanı Türk devleti kapısındaki düşmana karşı ne yapacağını şaşırmış hale düşürüldü.Atılan her adım içeriden ve dışarıdan tepkiyle karşılanıyor.Çözüm Süreci denilen palavranınsa Suriye’deki Kürt yapılanması temellerini sağlamlaştırınca ne aşamaya kavuşacağını Allah bilir.

Terör örgütü bile Ak Partili iktidarlardan daha fazla stratejik zekaya sahip. Adamlar Irak ve Suriye’de sıkışınca Türkiye’de barış ilan ettiler.Ateşkes döneminde savaş alanlarındaki mevzilerini güçlendirdiler.İş kendilerinin istedikleri kıvama gelince ise şehir ayaklanmaları başlatacaklar.Bu siyasal tepkimenin hızlandırıcıları ise CIA-MI6-MOSSAD ve BND oldular. Ergenekon,Balyoz,Amirallere Suikast davalarının arka planında Türk devletinin savunma reflekslerini felç etmek yatıyordu.Paralel Yapı ile mücadele adı altında adalet sistemine ve polise düzenlenen operasyonlar benzer saikler ve yukarıda anılan istihbarat örgütleriyle işbirliği halinde gerçekleştirildi.Sıra Milli İstihbarat Teşkilatı’na gelirse sakın şaşırmayın.

Mezhepçilik yaparak halkını ayıranlar dış politikada benzer gafletlerin içine düştüler.”Yeni Türkiye” deyimi aynı sebeple bana hep yumuşak sesli liberallerin 2.Cumhuriyet  saçmalığını hatırlatıyor.Kemalist devlet ve ordudan nefret edenler ülkelerini ateşe atmakta beis görmediler.

Nerelerde hata ettik acaba?Kanımca en büyük hatayı geleneksel devlet politikalarını terk ederek yaptık.Bu sebeple “Ortadoğu’da oyun kurucu güç olacağız” hayalleriyle kalkışılan atakların kısa sürede süngüsü düştü.Şimdi kimsenin lafını dinlemediği güvenilmez bir ülke olduk çıktık.Bir zamanlar Esad ile gidilen tatillerin yerini savaşan unsurlara silah,mühimmat,ilaç,yiyecek sunma yanlışları aldı.Baas rejimi ise düşünülenden daha fazla direnç gösterdi.Şimdi Batılı ülkeler IŞİD sayesinde müslümanların birbirlerini boğazlamalarını keyifle seyrediyorlar.Küresel güçlerin taşeronluğunu yapan AKP bu işin içinden nasıl çıkacağının kavgasını veriyor.Seçimlerin ardından hükümetsiz kalan ülke yönetimi en hassas dönemde koalisyon partilerinin iç hesaplarına kurban edilecek.Erken Genel Seçim seçeneği mevcut durumda herhangi bir çözüm kapısını kimseye aralamayacak.

Adım adım çalışılan bir planın her safhasını yıllar içerisinde hep birlikte izledik.Borç para verilerek kamu varlıklarını satmak zorunda bırakılan bir ülke.Halkının yarısını bendensin diye ayırıp diğer yarısına benden değilsin diyerek her fırsatta hakaret eden bir Cumhurbaşkanı.Sonuç ortada…

Kendi ikbali için gözünü kırpmadan memleketini ateşe atan siyasetçilerin akıbetini herkes tahmin edebilir.Büyük Ortadoğu Projesi’nin yakıcı aşamaları ülkemize  yaklaştıkça Tayyip Erdoğan ile işi biten Batı kendisine nasıl bir son hazırlayacak merak ediyorum.Biliyorsunuz “kullan-at” siyasetçiler emperyalizm için en harika seçenektir.Lider kadrosunun basiretsizliği sonucu Ak Parti mensupları Suriye,ekonomik gerileme ve Çözüm Süreci nedeniyle halkın arasına çıkamayacak duruma gelebilirler.Yazık olacak ülkemize…

Kürt Sorunu…

Yaklaşık 30 yıldan fazla bir süredir ülkemizde bir iç çatışma yaşanıyor.Adına Çözüm Süreci denilen ara dönemde silahlı mücadeleye ara verilse de kalekolların yapımına devam edilmesini; askeri üs bölgelerine taciz saldırılarını ve bunlara HDP-Hüda/Par çatışmalarını eklersek bölge için için kaynıyor.Suriye ve Irak topraklarında yaşanan iç savaştan dolayı Türk topraklarında taktik açıdan geri adım atmayı seçen örgüt ise silahla kazanamadığı hakları masa başında devşirmeyi düşünüyor.Artık Meclis’te parti çatısı altında siyaset yapacak olan HDP aynı örgütün emirleri altında hareket etmeyi sürdürecek.PKK-Hüda/Par kapışması ara verse bile Suriye üzerinden ülkeyi vurma hesapları canlılığını koruyor.

Bölge halkının yıllardır iki taraf arasında sıkışıp kalmasının ardından üçüncü  bir aktör daha ortaya çıktı.Adına Hüda-Par denilen geçmişin Kürt Hizbullahı’dır anılan bu aktör.Devletle yakın ilişkilere sahip olduğu söylenebilir.Geçmişte Hizbullah örgütünün taraf olduğu kanlı terör eylemlerinin tek başına anlam içermediğini düşünürsek Kürt halkını kendi içinde birbirine düşürme amacı bir yerlerde tasarlanmaktadır.

Ülkemizde tırmandırılmak istenen terör Suriye’nin kuzey bölgesinde PKK tarafından adım adım kotarılan toprak edinme süreci ile birlikte bizlere Körfez Savaşı döneminde yaratılan Kürt devletçiği örneğini hatırlatmaktadır.1. Körfez Savaşı’nda Turgut Özal’ın “Bir koyup üç alma” hatasını yıllar sonra Ak Parti 2010’dan önce Suriye’ye sunduğu Baas dostluğunu Esad düşmanlığına çevirerek muhaliflere silah sağlamakla tekrarladı.Dış politikada yapılan temel yanlışların karşılığı topraklarımıza giren milyonlarca sığınmacı,terör örgütünün azması ve Kürt devletlerinin kurulması sonucunu yarattı.

Kanımca Kürt Sorunu kültürel ve demokratik adımlarla çözülecek  bir aşamayı çoktan aşmış hale geldi.Çatışmalar arasında yıllar boyunca siyasal bilinç kazanan bölge halkı terör örgütünün Çözüm Süreci ile birlikte meşruiyet kazanması sayesinde silahların gölgesinde kendi ülkelerinde bağımsızlık kazanma amaçlarına yaklaştıklarına inanıyorlar.HDP’nin barajı aşması Çözüm Süreci sayesindedir.Bana kalırsa iyi  de olmuştur.Ancak aynı süreç nedeniyle terör kırdan şehirlere inmiş durumda.Adına PKK-Hüda/Par çatışması diyeceğimiz kanlı hesaplaşma bu savımı doğrulamıyor mu?Batı’da yaşayan bizlerle Güneydoğu Anadolu’daki halk arasındaki bağ benzer sebeplerle gitgide zayıflıyor.

Perakende siyasetin gölgesinde liderlerin birbirlerinden koltuk çalma sevdalarını bir kenara bırakırsak Doğu bizden yana umudunu kesme safhasına yaklaşıyor.Silahla çözüme zorlanmış bu sorunun ardında ise her iki tarafta ölen gençlerin kanları bulunmakta.Ekonominin zorlandığı dönemlerde siyasetin ufkunu yitirmesi olağan bir gelişme bana kalırsa.Ancak asıl anormal olan durum kimsenin bulunduğu yerden bir adım öteye adım atmak istememesi.Anlaşılna fakir insanların sırtından kotarılan rant o kadar yüksek ki türlü başarısızlık belgelerine rağmen tüm siyasiler kendini başarılı sayıyorlar.

Tüm bu acıklı komediye bakarsak hükümet kursalar bile aralarında anlaşamayacak olan siyasi partiler tazelenecek seçimlerin ardından bakalım hangi sonuçlarla karşılaşacaklar?Bu arada Kürt Sorunu ulus ötesi  özelliğini kazanmış kimsenin umurunda bile değil.Ankara’nın havasından mı suyundan  mı nedendir bilinmez oralara giden herkes benzer formatlanmaya uğruyor.Yerli kaynak kodlarıyla yeni yazılım piyasaya çıkmadıkça varolan siyasi algoritma kendini tekrar eden sonsuz bir döngüye girdi.Savaşın kapılarını bizlere açacak olan perakende siyaset Kürt Sorunu,ekonomik gerilemeyi umursamadan yoluna devam ediyor.Gidişata bakılırsa tüm siyaset esnafı yukarıda saydığım gelişmelerden olumsuz etkilenecekler.Ancak olan gene halka olacak.