Düşüncelerinden zerre kadar şüphe duymayan insanların çoğunlukta bulunduğu bir toplumda yaşıyoruz.Bazılarımız fikirlerinin doğruluğundan o kadar emin ki karşı tarafla hayati konuları tartışmaya gerek bile duymuyor.Gerçekleri doğru biçimde okuyup şaşmaz sonuçlara varan sadece kendimizmiş gibi hareket ediyoruz.Sağduyu yazlık izne çıkmış sanki! Tartışmada incelik;kıvrak zeka parıltıları gösteren münazara hevesi;fikirsel dinamizm ortamından eser yok.Varsa bile ben göremiyorum.
Kendi açımdan olaylara değerlendirdiğimde yalan yanlışla örülü haber bulanıklığında doğrulara komşu ev kadar yakın düşünsel malzeme üretmeye çalışıyorum.Savaşa teşne bir milliyetçiliğin tatlı rüyasından hala uyanmış değilim.Çatışma çıksa hemen koşup gidip askere yazılacak bir ruh sığlığına sahibim.Benliğime yavaş yavaş girip yer edinen top sesleri ya da makineli tüfek patırtılarıyla güne uyanıyorum.Acıdan haz almaya yüz tutmuş peynir kıvamında bir ezikliğe adım adım kendimi hazırlıyorum.Psikolojik harp yöntemleri çoktan ülke sathına yayılmış sanki.Özel harp uygulamalarını gözlerim arıyor.
Her gün duyulan şehit haberleri;yaralanmalar;bombalamalar;suikastler;siyasi kavgalar… fikir süzgecinden geçmeden ortalığa dökülen laf kalabalıklarını yaratıyor.Herkes kendinden emin.Karşı tarafa ise amansız derecede düşman.Hakikatlerin kişisel fırsatlara yem edildiği sığ denizlerde hüküm süren bir yalnızlık bizimkisi.Gemimiz kayalıklara bindirmiş kime ne?Güçlü olmak haklı olmanın önüne geçmiş.
Peki, ne oldu bizlere?Nereye gidiyoruz?Çatışmak için can atan taraflar durumuna nasıl getirildik?Farklı fikirlerin zenginliğine beynimizin kapatan ne?İnançlarımızı yasak ırmaklara saklayıp tabular haline getirmekten nasıl bir zevk umuyoruz?Aşırı sıcaklardan ötürü sarı başağa dönüşmüş günlerimizde düşünce evrenimi rahatsız eden ancak buz gibi ihtiyaç duyduğumuz benzer sorular bunlar…
Burada ekonomi-politik devreye giriyor sevgili okuyucular.Akşam yataklarına aç giren insanların inanılmaz sayıya ulaşması düşünsel fakirliği beraberinde getiriyor.Milliyetçi muhafazakar iktidarların zenginlere sürekli bonfile sunarken fakirlere sadece kemik sıyırma rolünü uygun görmesi halkı çığırından çıkarıyor.Devam eden 2001 Krizi paradan altı sıfır atılması ahmaklığını yaratırken doların piyasalarda eskisi kadar bol bulunamaması devalüasyon illetini hanelerin mutfaklarına düşürüyor.İşte bu yüzden yobazlık almış başını gidiyor.Sistem tıkandıkça ekmek kavgası büyüyor,orta sınıf ise küçülüyor. Bırakın emeğini artık onurunu kaybetmenin acısıyla toplu intihar eylemlerine benzeyen kalabalıkların hareketlerine kendimizi hazırlamanın zamanı geldi. Açların isyanı arşa vurdukça yeryüzü bereketinden kaybediyor maalesef. Parasızlık huzursuzluğu; huzursuzluk ise savaşı gündeme getirmekte.Bana kalırsa olan biten sadece bunlardan ibaret. Yanılmak dileğiyle…