Ben Bu Hükümeti Ne’yleyim?

2002 Kasım ayından bu yana Dışişleri Bakanlığı bürokratlarının işleri zor olsa gerek.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı sıfatıyla Ahmet Davutoğlu tarafından yürütülen Türk diplomasisi sıfır problem hedefiyle görev aldığı dönemi yaptığı büyük hatalarla bitirme aşamasına getirdi. Hatalardan bahsetmişken;Son G-20 zirvesinde bir saat on beş dakika süren Obama-Erdoğan görüşmesinin şişirilme girişimlerinin bana anımsattığı konu miyadı dolmuş bir siyasi liderin kendini önemli gösterme çabasından başka bir işe yaramıyor.

Gelelim dış politikadaki sürdürelemez hatalara:Türk tarafının İsrail hakkında sızım sızım sızlanmasının Gazze’deki çocuklara ne faydası var?Yakın mesafeden vurularak öldürülen insanlarımızın haklarını nerede arayacağız?Başkan Obama’nın ağzının içine bakarak mı?HAMAS adı altındaki siyasi odağın Gazze şehrini baskı aracılığıyla yönetmesi İsrail ile birlikte yürütüğü terör diplomasisinin sınırlarını benim gözünde silikleştiriyor.Gediktepe’de eğilenler Gazze’de dik duramaz ki!Yarın İsrail ile yeniden siyasi bağlantılara devam etme riyakarlığını bu iktidardan bekleyebiliriz.

BM’de İran lehine oy kullanmak,İsrail’e Gazze yüzünden düşman kesilmek, PKK terörünü körüklemekten başka bir işe yaramamakta.Kendi sınırlarımızı adamakıllı korumaktan aciz iken Filistin halkının hamisi kesilmek tribünlere oynamakla eşdeğer.Bu süreçte Mavi Marmara fiyaskosu Türk dış politikasına sürülen kara bir lekedir.Bu rezaletin sorumlusu başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı’dır.Yüce Divan’da bu isimlere hayatını kaybeden 9 insanımızın hesabı sorulmalıdır.En az İsrail kadar onlar da bu katliamdan sorumludur.Neden derseniz?Böylesine destek verdiğiniz,teşvik edip uluslararası sulara gönderdiğiniz yardım filosunu korumak amacıyla bir tane bile fırkateyn kendilerine eşlik etmemiştir.Siyasi temsilcilerini o gemiye koymamak akıllılığını gösterirken neden aynı basireti gemidekiler için göstermediniz?

Hükümet giderayak attığı her konuda beceriksizlik ötesinde yanlışlar işlemekte.Ben bu konuyu azınlık zihniyetine sahip olmalarına bağlıyorum. Kendilerini fikren ait hissetmedikleri bir ülkede iktidara geldiler.Onlar daha ziyade kendilerini Hamas’a,Suriye’ye,Katar’a ya da Suudi Arabistan’a yakın hissediyorlardı.Fikri düzeydeki yetersizliklerini pratik zekalarıyla kapatmaya çalışırlarken dünyadan haber olmamaları sebebiyle bizleri Küresel Krizin teğet geçtiğine inandırmaya çalıştılar.Teğet geçip geçmediği ise ortada.

Zararın neresinden dönersek kardır.Seçimlerin yaklaşmış olması referandum fırtınasının ardından gelecek günlerin gündemini teşkil edecek gibi.Yoksa terör saldırılarının gölgesi altında yaşayacağımız sıcak yaz günlerini soğutmak için başka hiçbir bahane çare olamayacak.

Dökme Kurşun’un Yıldönümü…

İsrail’in 2008 yılının 27 Aralık tarihinde başlattığı ve bir aya yakın süren Dökme Kurşun katliamı 1434 Gazzeli’nin ölümü ile sonuçlanmıştı.Bu sayının üçte biri ise maalesef çocuk.Yaralıların sayısı 2500 civarında iken Hamas bahanesiyle yapılan saldırı Başbakan Olmert’in Ankara ziyaretinin hemen ardından gerçekleştirildi.Bu saate kadar Suriye-İsrail görüşmelerinde arabulucu rolü edinen Türkiye ile İsrail arasına karakedi girmiş oldu.Önce Şubat ayında yaşanan Davos tartışması,ardından Anadolu Şahini Tatbikatı’na İsrail tarafını davet etmemek,TRT’nin Ayrılık dizisi gibi konular sorunların üstüne tuz biber ekti.

İsrail devletinin Filistin ve tüm Ortadoğu’da hüküm süren saldırgan tavrı kendini koruma bahanesinde öte bir paranoyayı içeriyor.En son İran’ın nükleer silahlara sahip olma ihtimalini bahane ederek kamuoyu oluşturma çabaları sağcı Netanyahu hükümeti işbaşına geldiğinden beri artarak sürmekte.Filistinli Arapların aleyhine gelişen Yahudi yerleşimlerinin genişletilmesi olası bir Filistin-İsrail barışının önündeki engellerden sadece birisi.İsrail saldırganlığının II.Dünya Savaşı’ndaki Yahudi gettolarına benzer biçimde Filistinlileri ambargo ve toplu tecrit altında tutması o dönem yaşadıkları travmaları kendilerinden zayıf gördükleri insanlara yaşatmaktan başka bir anlama gelmiyor.ABD işgali altındaki Ortadoğu topraklarında işgalle beraber yerelleştirilen savaşlar,iç çatışma konularına şiddet yoluyla çözüm bulunması ve terörist eylemler GOP ile gitgide büyüyen kanlı sorunların dışarıdan desteklendiğinin göstergesi.

İran’da Haziran seçimlerinden sonraki kargaşanın giderek artması nükleer silah görüşmelerinde ABD-İsrail tarafının elini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor.Dini yönetimin ceberrutluğunu savunacak değilim ama Hatemi-Ahmedinejad ikilisine karşı büyüyen muhalefet cephesi İran devletinin dış saldırılara karşı kendini koruma refkleksini zayıflatmaktadır.

Türkiye’deki kozmik oda,devlet sırrı,suikast odaklı kargaşa dolu gündem Okyanus ötesindeki planların buradaki izdüşümleri.Aralık ayında Erdoğan -Obama görüşmesinin hemen ardından DTP’nin kapatılmasıyla başlayan süreç,sokak eylemleri, şimdi de suikast gerekçesiyle TSK’yı baskı altına alma girişimleri asimetrik psikolojik savaştan öte milli varlığımızın zayıflamış bir siyasi iktidar tarafından rehin alınması anlamına geliyor.Bu içi boş tartışmaların ardında büyüyen ekonomik kriz küresel güçlerin saldırgan planlarına destek olmaktadır.Yokluktan dolayı gitgide büyüyen etnik kimlik kutuplaşması Açılım adı altında senaryo olarak yazılıp sahneye konmuştur.Aklımızı başımıza devşirmenin zamanı;tüm bunların sonunda gelen gideni arattıracak gibi görünüyor.